Hamd, yalnızca Allah'adır.
Sünnet olan; müezzinin ayakta ezân okuması ve ayakta kâmet getirmesidir. Müslümanlar, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'den günümüze kadar bu şekilde yapmaya devam etmişlerdir. Her kim, oturarak ezân okur veya kâmet getirirse, kötü davranmış ve sünnete aykırı hareket etmiş olur.
Bu, âlimler arasında üzerinde ittifak edilen bir husustur ve bu konuda hiçbir görüş ayrılığı yoktur.
Kuveyt Fıkıh Ansiklopedisi'nde şöyle gelmiştir:
"Fakihler, namaz için kâmet getiren kimsenin ayakta kâmet getirmesinin müstehap olduğu ve özürsüz, oturarak kâmet getirmesinin mekruh olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. Ancak eğer bir özrü varsa, oturarak kâmet getirmesinde bir sakınca yoktur... Aynı şekilde yürüyen kimse ile binek üzerindeki kimsenin de özürsüz kâmet getirmesi mekruhtur." ("Kuveyt Fıkıh Ansiklopedisi", c: 6, s: 11)
Yine Kuveyt Fıkıh Ansiklopedisi'nde şöyle gelmiştir:
"Ezân ve kâmetin oturarak edâ edilmesi:
-Fakihler müezzinin, özürsüz, oturarak ezân okumasının veya tek başına namaz kılan kimse kendisi için kâmet getiriyorsa, özürsüz oturarak ezân okumasının mekruh olduğunda ittifak etmişlerdir.
Nitekim Hanefiler ve Mâlikiler, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in Bilal'e ayağa kalkmasını emrederek:
"Ayağa kalkıp namaz için ezân oku!"
Emrini delil göstererek bu görüşe varmışlardır.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in müezzinleri ayakta ezân okurlardı. Çünkü ayakta ezân okumak, vaktin girdiğini ilan etmekte daha etkilidir. Ayrıca oturarak ezân okumak ve kâmet getirmek, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den alışılagelen şeye aykırı harekettir.
Hanbeli âlimlerden İbn-i Hâmid bu konuda şöyle demiştir:
'Eğer oturarak ezân okursa, ezânı geçersizdir.'
Aynı şekilde Şeyh Takiyyuddîn, oturarak ezân okuyan kimsenin ezânının geçersiz olduğunu söylemiştir.
Ebu'l-Bekâ şöyle demiştir:
'Eğer oturarak ezân okursa, ezânı tekrar okumalıdır.'
Özür sahibi kimsenin oturarak ezân okumasında bir sakınca yoktur.
Hasan b. Muhammed el-Abdî şöyle demiştir:
'Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ashabından, Allah'ın yolunda (savaşta) ayağını kaybetmiş Ebu Zeyd'i oturarak ezân okurken gördüm.'"("Kuveyt Fıkıh Ansiklopedisi", c: 15, s: 264)
Sünnet olan; müezzinin kâmet getirirken yürümemesidir. Kâmet ile namaz arasında bir fasıla olmaması için de namaz kılacağı yerde kâmet getirmesidir. Çünkü kâmet, namaza kalkmayı bildiren bir davranıştır. Dolayısıyla müezzinin namaza duruşu, kâmetten hemen sonra olmalıdır.
İmam Ahmed'in oğlu Abdullah şöyle demiştir:
"Babama dedim ki:
-Bir kimse kâmet getirirken yürüyebilir mi?
Babam dedi ki:
-Bana göre (namaz kılacağı) yerde kâmet getirmesi daha güzeldir." ("Mesâil", c: 61, s: 220)
İshak b. Râheveyh bu konuda şöyle demiştir:
"Müezzin, kâmet getirmeye başlar ve namazı da kendisi kıldıracaksa, kâmeti bitirinceye kadar (bulunduğu yerden mihraba kadar) yürüyemez. Namaza bir an önce girmenin fazîletini elde etme gayretine gelince, eğer kâmeti bitirinceye kadar olduğu yerde kalır, ardından hemen namaza durursa, bu fazîleti elde etmiş olur." ("İmam Ahmed ve İshak b. Râheveyh'in Mes'eleleri", c: 2, s: 836)
Allah Teâlâ en iyi bilendir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder