29 Eylül 2015 Salı

Manasını Anlamadan Kuran Okumak Câiz midir?


Hamd, yalnızca Allah'adır.

"Evet, mü'min erkek ve mü'mine kadının, manasını anlamasa da Kur'an'ı okuması câizdir. Fakat manasını düşünmeye ve akıl etmeye çalışması onun için meşrûdur. Okuduğunu tetkik edip anlama gücü varsa, tefsir kitaplarını gözden geçirmelidir. Bundan istifâde edebilmesi için tefsir kitapları ile Arap dili ve edebiyatıyla ilgili kitapları gözden geçirmeli ve kendisine karmaşık gelen şeyleri ilim ehline sormalıdır. Bundan kasıt; Allah'ın kitabını okurken düşünüp akıl etmelidir.
Çünkü Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

(( ﻛِﺘَﺎﺏٌ ﺃَﻧﺰَﻟْﻨَﺎﻩُ ﺇِﻟَﻴْﻚَ ﻣُﺒَﺎﺭَﻙٌ ﻟِﻴَﺪَّﺑَّﺮُﻭﺍ ﺁﻳَﺎﺗِﻪِ ﻭَﻟِﻴَﺘَﺬَﻛَّﺮَ ﺃُﻭْﻟُﻮﺍ ﺍﻟْﺄَﻟْﺒَﺎﺏِ (( ‏[ ﺳﻮﺭﺓ ﺹ ﺍﻵﻳﺔ : 29 ]

"(Ey Rasûl!) Biz sana feyizli ve bereketli bir kitap indirdik ki insanlar onun âyetlerini iyice düşünsünler ve akıl sahipleri (Allah'ın kendilerini sorumlu tuttuğu şeyleri) hatırlasınlar." 
(Sâd Sûresi: 29)

Mü'min, Kur'an okurken kıraatına önem vermeli ve manasını düşünmelidir. Manasını akıl ederse, böylelikle okuduğu şeyden istifâde etmiş olur. Okuduğunun manasının hepsinden istifâde etmiş olmasa bile, pek çok anlamından isitifâde etmiş olur. Bu sebeple bir mü'min, Rabbinin sözünden istifâde edebilmesi, O'nun muradını anlayabilmesi ve onunla amel edebilmesi için Kur'an'ı düşünerek ve akıl ederek okumalıdır. Aynı şekilde kadın da böyle yapmalıdır. Zirâ Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

(( ﺃَﻓَﻠَﺎ ﻳَﺘَﺪَﺑَّﺮُﻭﻥَ ﺍﻟْﻘُﺮْﺁﻥَ ﺃَﻡْ ﻋَﻠَﻰ ﻗُﻠُﻮﺏٍ ﺃَﻗْﻔَﺎﻟُﻬَﺎ (( ‏[ ﺳﻮﺭﺓ ﻣﺤﻤﺪ ﺍﻵﻳﺔ : 24 ]

"(Münâfıklar) Kur'an'ı (onun öğütlerini ve huccetlerini) düşünmezler mi? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var (ki o kalplere bu Kur'an'dan hiç bir şey ulaşmıyor ve Allah'ın öğütlerini düşünmüyorlar)?"

Rabbimiz -azze ve celle- bizi, O'nun kelâmını düşünerek ve akıl ederek okumaya teşvik etmiştir. Bu sebeple bir mü'min erkek veya bir mü'mine kadın, Allah'ın kitabını okursa, akıl etmeleri ve okuduklarını düşünüp akıl ederek okumaları ve okuduklarına önem vermeleri, kendilerine meşrû kılınmıştır.Böylelikle Allah'ın kelâmından istifâde edebilsinler, Allah'ın kelâmını anlayabilsinler ve Allah'ın kelâmından okuduklarıyla amel edebilsinler. 

Bu konuda İbn-i Kesir Tefsiri, İbn-i Cerir Tefsiri, el-Beğavî Tefsiri ve eş-Şevkânî Tefsiri âlimlerin telif ettiği tefsir kitaplarından yardım alabilir. Ayrıca Arap dili ve edebiyatıyla ilgili kitaplardan da istifâde edebilir.

Aynı şekilde tanıdığı ilim ve fazîlet ehli kimselere, kendisine karmaşık gelen şeyleri sorabilir."

Abdulaziz b. Baz; "Fetâvâ Nûru'n ale'd-Derb"; c: 1, s: 332

GAYRİ MÜSLİME MÜSTEHAP OLAN SADAKA VERİLEBİLİR Mİ?

GAYRİ MÜSLİME MÜSTEHAP OLAN SADAKA VERİLEBİLİR Mİ?

Yardıma muhtaç olan bir kimse, namaz kılmıyorsa, ona sadaka vermek câiz midir?

Hamd, yalnızca Allah'adır.

Zekâtlar, keffâretler, adaklar, fıtır sadakası gibi dînen vermekle mükellef olunan mâli görevler, kâfirlere verilmez. Ancak kalpleri İslâm'a ısındırılmak istenen ve müslüman olmaları beklenen kimselere bunlar verilebilir.

Nâfile sadakalarla teberrulara gelince, -yakın akrabalardan birisi olması gibi- eğer bundan bir fayda bekleniyorsa, bunların gayri müslime verilmesi câizdir.
Nitekim Ebu Bekir'in kızı Esmâ kâfir olan annesine iyilikte bulunmak istediği zaman Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ona şöyle buyurmuştu:
"Evet. Git annene iyilikte bulun." (Buhârî ve Müslim)

Zekât ve farz sadakalara gelince, bunların kâfire verilmesi câiz değildir. Ancak kalpleri İslâm'a ısındırılmak istenen ve müslüman olmaları beklenen kimselere verilebilir.

Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- zekât hakkında şöyle buyurmuştur:
(( ﺇِﻧَّﻚَ ﺗَﺄْﺗﻲِ ﻗَﻮْﻣﺎً ﻣِﻦْ ﺃَﻫْﻞِ ﺍﻟْﻜِﺘﺎَﺏِ، ﻓَﺎﺩْﻋُﻬُﻢْ ﺇِﻟﻰَ ﺃَﻥْ ﻳَﺸْﻬَﺪُﻭﺍ ﺃَﻥْ ﻻَ ﺇِﻟَﻪَ ﺇِﻻَّ ﺍﻟﻠﻪُ ﻭَﺃَﻧِّﻲ ﺭَﺳُﻮﻝُ ﺍﻟﻠﻪِ، ﻓَﺈِﻥْ ﺃَﻃﺎَﻋُﻮﻙَ ﻟِﺬَﻟِﻚَ ﻓَﺄَﻋْﻠِﻤْﻬُﻢْ ﺃَﻥَّ ﺍﻟﻠﻪَ ﺍﻓْﺘَﺮَﺽَ ﻋَﻠَﻴْﻬِﻢْ ﺧَﻤْﺲَ ﺻَﻠَﻮﺍَﺕٍ ﻓﻲِ ﺍﻟْﻴَﻮْﻡِ ﻭَﺍﻟﻠَّﻴْﻠَﺔِ، ﻭَﺇِﻥْ ﺃَﻃﺎَﻋُﻮﻙَ ﻟِﺬَﻟِﻚَ ﻓَﺄَﻋْﻠِﻤْﻬُﻢْ ﺃَﻥَّ ﺍﻟﻠﻪَ ﺍﻓْﺘَﺮَﺽَ ﻋَﻠَﻴْﻬِﻢْ ﺻَﺪَﻗَﺔٍ ﺗُﺆْﺧَﺬُ ﻣِﻦْ ﺃَﻏْﻨِﻴﺎَﺋِﻬِﻢْ ﻓَﺘُﺮَﺩُّ ﻓﻲِ ﻓُﻘَﺮﺍَﺋِﻬِﻢْ (( ‏[ ﺭﻭﺍﻩ ﺍﻟﺒﺨﺎﺭﻱ ﻭﻣﺴﻠﻢ ]

“Hiç şüphe yok ki sen, ehl-i kitaptan olan insanların yanına gidiyorsun. Onları (ilk önce) Allah’tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilâhın olmadığına ve benim Allah'ın elçisi olduğuma dâvet et. Sana bu konuda itaat ederlerse, Allah’ın, onlara günde beş vakit namazı farz kıldığını bildir. Sana bu konuda itaat ederlerse, Allah’ın, zenginlerinden alınıp fakirlerine (yani müslümanların fakirlerine) verilmek üzere zekâtı farz kıldığını onlara bildir.” (Buhârî ve Müslim)

Bkz: Salih el-Fevân'ın: "el-Muntekâ min Fetâvâ'l-Fevzân"; c: 2, s: 333

14 Eylül 2015 Pazartesi

Zilhicce'nin İlk Dokuz Günü Oruç Tutmak Müstehaptır!

Zilhicce'nin ilk dokuz günü oruç tutmak müstehaptır.

Buna delâlet eden, İbn-i Abbas'ın -Allah ondan ve babasından râzı olsun- Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'den rivâyet ettiği şu hadistir:

(( ﻣَﺎ ﻣِﻦْ ﺃَﻳَّﺎﻡٍ ﺍﻟْﻌَﻤَﻞُ ﺍﻟﺼَّﺎﻟِﺢُ ﻓِﻴﻬِﻦَّ ﺃَﺣَﺐُّ ﺇِﻟَﻰ ﺍﻟﻠﻪِ ﻣِﻦْ ﻫَﺬِﻩِ ﺍﻟْﺄَﻳَّﺎﻡِ ﺍﻟْﻌَﺸْﺮِ . ﻓَﻘَﺎﻟُﻮﺍ ﻳَﺎ ﺭَﺳُﻮﻝَ ﺍﻟﻠﻪِ ! ﻭَﻻَ ﺍﻟْـﺠِﻬَﺎﺩُ ﻓِﻲ ﺳَﺒِﻴﻞِ ﺍﻟﻠﻪِ؟ ﻓَﻘَﺎﻝَ ﺭَﺳُﻮﻝُ ﺍﻟﻠﻪِ ﺻَﻠَّﻰ ﺍﻟﻠﻪُ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﻭَﺳَﻠَّﻢَ : ﻭَﻻَ ﺍﻟْﺠِﻬَﺎﺩُ ﻓِﻲ ﺳَﺒِﻴﻞِ ﺍﻟﻠﻪِ، ﺇِﻻَّ ﺭَﺟُﻞٌ ﺧَﺮَﺝَ ﺑِﻨَﻔْﺴِﻪِ ﻭَﻣَﺎﻟِﻪِ، ﻓَﻠَﻢْ ﻳَﺮْﺟِﻊْ ﻣِﻦْ ﺫَﻟِﻚَ ﺑِﺸَﻲْﺀٍ ((. ‏[ ﺭﻭﺍﻩ ﺃﺑﻮ ﺩﺍﻭﺩ ﻭﺍﻟﺘﺮﻣﺬﻱ ﻭﺍﺑﻦ ﻣﺎﺟﻪ ]
"Bu günlerde yapılan salih amelin, Allah Teâlâ'ya daha sevimli olduğu bu on günden (Zilhicce'nin ilk on gününden) başka günler yoktur.
Sahâbe:
-Ey Allah’ın Elçisi! Allah yolunda cihad da mı? dediler.
Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
-Allah yolunda cihad bile...

Ancak Allah yolunda (savaşmak için) canı ve malıyla çıkan ve bu ikisinden hiçbir şeyle geri dönmeyen (canını ve malını veren) kimse bunun dışındadır." [1]

ﻋَﻦْ ﻫُﻨَﻴْﺪَﺓَ ﺑْﻦِ ﺧَﺎﻟِﺪٍ ﻋَﻦْ ﺍﻣْﺮَﺃَﺗِﻪِ ﻋَﻦْ ﺑَﻌْﺾِ ﺃَﺯْﻭَﺍﺝِ ﺍﻟﻨَّﺒِﻲِّ ﺻَﻠَّﻰ ﺍﻟﻠﻪُ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﻭَﺳَﻠَّﻢَ ﻗَﺎﻟَﺖْ : )) ﻛَﺎﻥَ ﺭَﺳُﻮﻝُ ﺍﻟﻠﻪِ ﺻَﻠَّﻰ ﺍﻟﻠﻪُ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﻭَﺳَﻠَّﻢَ ﻳَﺼُﻮﻡُ ﺗِﺴْﻊَ ﺫِﻱ ﺍﻟْﺤِﺠَّﺔِ، ﻭَﻳَﻮْﻡَ ﻋَﺎﺷُﻮﺭَﺍﺀَ، ﻭَﺛَﻠَﺎﺛَﺔَ ﺃَﻳَّﺎﻡٍ ﻣِﻦْ ﻛُﻞِّ ﺷَﻬْﺮٍ : ﺃَﻭَّﻝَ ﺍﺛْﻨَﻴْﻦِ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺸَّﻬْﺮِ ﻭَﺧَﻤِﻴﺴَﻴْﻦِ ((. ‏[ ﺭﻭﺍﻩ ﺃﺣﻤﺪ ﻭﺃﺑﻮ ﺩﺍﻭﺩ ﻭﺻﺤﺤﻪ ﺍﻷﻟﺒﺎﻧﻲ ]
Huneyde b. Hâlid'den, o eşinden (hanımından), o da Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in bazı hanımlarından rivâyet ettiğine göre, (Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hanımlarından (Hafsa veya Ümmü Seleme) şöyle dedi:
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Zilhicce'nin ilk dokuz günü, Âşûrâ (Muharrem'in onuncu) günü ve her (hicrî) ayın ilk Pazartesi günü ile sonraki iki Perşembe günleri olmak üzere 3 gün oruç tutardı." [2]

Bayram günü orucuna (bayram gününde oruç tutmaya) gelince, bu haramdır. Bunun haram olduğuna delâlet eden Ebu Saîd'in -Allah ondan râzı olsun- merfu' olarak rivâyet ettiği şu hadistir:
(( ﻧَﻬَﻰ ﺍﻟﻨَّﺒِﻲُّ ﺻَﻠَّﻰ ﺍﻟﻠﻪُ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﻭَﺳَﻠَّﻢَ ﻋَﻦْ ﺻَﻮْﻡِ ﻳَﻮْﻡِ ﺍﻟْﻔِﻄْﺮِ ﻭَﺍﻟﻨَّﺤْﺮِ ((. ‏[ ﺭﻭﺍﻩ ﺍﻟﺒﺨﺎﺭﻱ ﻭﻣﺴﻠﻢ ]
"Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- Ramazan bayramının (birinci) günü ile Kurban bayramının (birinci) günü oruç tutmayı yasakladı." [3]

İslâm âlimleri, bu iki günde oruç tutmanın haram olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. Zilhicce'nin ilk on gününde yapılan salih ameller, diğer günlerde yapılan salih amellerden daha fazîletlidir. Oruca gelince, sadece ilk dokuz gün oruç tutulur. Onuncu gün ise, bayram günüdür ve bu günde oruç tutmak haramdır.
Buna göre, 'Zilhicce'nin ilk on gününde tutulan orucun fazîletinden kastedilen; yalnızca ilk dokuz günde tutulan oruçtur.'Zilhicce'nin ilk on günü' denmesinin sebebi ise; genelleme dolayısıyladır. [4]

[1] Buhârî; hadis no: 969.
[2] Ahmed, hadis no: 21829. Ebu Davud; hadis no: 2437. Nasbu'r-Râye'nin yazarı,(c: 2, s:180'de) hadis zayıftır, demiştir.Fakat Elbânî hadis sahihtir, demiştir.
[3] Buhârî, hadis no:1992. Müslim, hadis no: 827.
[4] Bkz: Nevevî; 'Sahih-i Müslim Şerhi', hadis no: 1176.