17 Nisan 2014 Perşembe

Râfıza Fırkası/Şiilik Ne Zaman Ortaya Çıktı?

Râfıza Fırkası/Şiilik Ne Zaman
Ortaya Çıktı?

Râfıza fırkası, ismi Abdullah b.
Sebe olup Müslüman olduğunu ve
ehl-i beyt sev-gisini iddia eden, Ali
radıyallahu anh hakkında aşırı gidip
onun hilâfet için vasiyyet edildi-
ğini iddia ettikten sonra, onu ilahlık
merte-besine çıkaran bir
Yahudi’nin ortaya çıktığı dönemde
yayıldı. Bunu Şîa kaynakları da
bizzat îtiraf ederler. Şianın büyük
alimlerin-den el-Kummî, el-Makâlât
ve’l-Furuk [1] adlı kitabında onun
mevcudiyetini, Ali radıyallahu
anh’ın imamlığının farz oluşunu ve
ric’at ede-ceğini (âhir zamanda
geri döneceğini) ilk söyleyenin,
yine Ebû Bekir, Ömer, Osman ve
diğer sahabelere (radıyallahu
anhum) ilk ha-kâret edenin
Abdullah b. Sebe olduğunu ikrar
eder ve aynısını en-Nevbahtî; Furû-
ku’ş-Şîa [2] adlı kitabında, el-Keşşî
de; Ricâlu’l-Keşşî [3] diye bilinen
meşhur kitabında söyler. Abdullah
b. Sebe’nin hakkında yazan çağ-
daş Şiîlerden Muhammed Ali el-
Muallem, Abdullah b. Sebe el-
Hakikatu’l-Mechûle [4] adlı
kitabında, delilleri ile onun,
Râfızîlerin şeyhlerinin
büyüklerinden olduğunu söyler.
Ehl-i Sünnet alimlerinden
Abdulkâhir el-Bağdâdî rahimehullah
der ki: “es-Sebeiyye: Ali
radıyallahu anh hakkında aşırı
giderek önce onun peygamber
olduğunu sonra da onun ilah
olduğunu iddia eden Abdullah b.
Sebe bağlılarıdır. Kûfenin bazı
taşkın insanları onun bu davetine
uydular. Ali b. Ebî Tâlib radıyal-
lahu anh bunu duyunca iki çukur
kazılmasını ve onların yakılmalarını
emretti ve böylece onlardan
yakalanabilenler ateşe atıldı.” [5]
Yine aynı yerde el-Bağdâdî der ki:
“İb-nu’s-Sevda –yani İbn Sebe–
aslen el-Hîre Ya-hudilerinden idi.
Kûfeliler katında îtibar ka-zanıp reis
olabilmek için Müslümanlığını izhar
etti. Onlara Tevrat’ta her
peygamberin ken-dinden sonra
yerine bıraktığı bir vârisi oldu-ğunu
gördüğünü, Muhammed sallallahu
aleyhi ve sellem’in vârisinin de Ali
radıyallahu anh oldu-ğunu
söyledi.”
eş-Şehristanî rahimehullah, İbn
Sebe hak-kında, onun Ali
radıyallahu anh’ın imâmetini ilk
söyleyen kişi olduğunu,
Sebeiyyenin de te-vakkuf, gaybet
[6] ve ric’at’i ilk dile getirenler
olduğunu, bunların daha sonra
Şîa’ya geç-tiğini zikreder.
Aralarında ihtilâflı birçok fırka-lara
bölünmelerine rağmen Ali’nin
imâmetini ve halifeliğinin vasiyet
edildiğine dâir inancı İbn Sebe’den
aldılar. Bundan sonra Şîa fır-kaları
onlarca fırkaya ve görüşlere
ayrıldı.” [7]
Böylece vasiyyet, ric’at, gaybet
hatta imamların ilahlığı[8]
görüşünde Yahudi İbn Se-be’ye
uyanlar, Şîa bid’atini çıkardı.
[1] Bkz: Kummî, el-Makâlât ve’l-
Furuk (s.10-21)
[2] Bkz: en-Nevbahtî, Furûku’ş-Şîa
(s.19-20)
[3] el-Keşşî, İbn Sebe ve akîdesi
hakkında bir çok rivâ-yet nakleder.
Bkz.: No; 170, 171, 172, 173, 174,
s.106-108
[4] Bu kitap, Murtaza el-Askerî’nin
Abdullah b. Sebe adında bir şahsın
mevcudiyetini inkâr ettiği;
“Abdullah b. Sebe ve Esâtîru Uhrâ”
adlı kitabına karşı yazılmış bir
reddiyedir.
[5] el-Bağdâdî, el-Fark beyne’l-
Firak (s: 247)
[6] Şianın gaybet inancı son
imamları olarak kabul ettikleri
imamlarının Samarra kentinde
kaybolup gizlendiğine, kıyamet
yaklaşınca tekrar geri geleceğine
inanmalarıdır. Onlar bin seneyi
aşkın bir süredir bu hayali şahsın
yaşadığına ve kendilerini
gözlediğine inanmaktadırlar.
[7] Şerhistanî, el-Milel ve’n-Nihal
(s: 145)
[8] el-Lâlekâî, Usûlu İ’tikâdi Ehli’s-
Sunne ve’l-Cemaa (1/22-23)