16 Haziran 2015 Salı

Oruca başlamada astronomi hesaplamalarını değil de hilali görmeyi esas almak

Hamd, yalnızca Allah'adır.

İslâm dîni, bir kolaylık ve hoşgörü dînidir. Bu dînin hükümleri, hem cinlere, hem insanlara, âlimlerine, okuma-yazma bilmeyenlerine, şehirlilerine ve köylülerine, kısacası bütün farklı sınıfların hepsini kapsar. Bu sebeple Allah Teâlâ onlara ibâdet vakitlerinin girmesi ve çıkması için herkesin bilebileceği bir takım emâreler belirlemiştir.

Örneğin; güneşin batmasını, akşam vaktinin girişi ve ikindi vaktinin çıkışının emâresi ve kırmızı şafağın kaybolmasını yatsı vaktinin girişinin emâresi olarak belirlemiştir. Hilalin ayın sonunda gizlenip kaybolduktan sonra tekrar görünmesini, yeni bir kameri ayın başlamasının ve önceki ayın sona erişinin emâresi kılmıştır. Bizi, yıldızlar ilmi ve astronomi hesaplamaları gibi pek az insanın bilebileceği şeylerle kameri ay başlarını tespitle yükümlü tutmamıştır.

Bu sebeple Kitap ve sünnetin nasları, müslümanların Ramazan ayında oruca başlamalarına emâre olarak hilalin görünmesi esasını getirmiştir. Ramazan bayramı için de Şevval hilalinin görülmesi esasını getirmiştir. Kurban bayramının ve Arafat gününün tespitinde de durum böyledir.

Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

((... فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ...)) [سورة البقرة من الآية: 185]

"Sizden kim hilali görürse, oruç tutsun."[1]

(( يَسْأَلُونَكَ عَنِ الأهِلَّةِ قُلْ هِيَ مَوَاقِيتُ لِلنَّاسِ وَالْحَجِّ...)) [ سورة البقرة من الآية: 189]

 

"(Ey Nebi! Ashâbın) sana, hilâlleri ve (hallerinin değişmesini) soruyorlar. De ki: Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir."  [2]  

Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

"Ramazan hilalini gördüğünüz zaman oruç tutun, Şevval hilali gördüğünüz zaman bayram edin. Hava kapalı olur da hilali göremezseniz, sayıyı otuza tamamlayın."

Bu sebeple Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- orucu, Ramazan ayı hilalinin görünmesinin sâbit olmasına, bayramı da Şevval ayının görünmesinin sâbit olmasına bağlamıştır; bunu astronomi hesaplamalarına ve yıldızların hareketine bağlamamıştır. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- döneminde, Raşid halifelerin zamanında, dört müctehit imam zamanında ve Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- fazîlet ve üstünlüklerine şâhitlik ettiği ilk üç neslin zamanında uygulama buna göre olmuştur.

Bu sebeple ibâdetlerin başlaması ve sona ermesi konusunda kameri ayların tespitinde ru'yete (görmeye) değil de astronomi ilmine müracaat etmek, hayrı olmayan bir bid’attir ve bunun dînde bir dayanağı yoktur. Her türlü hayır ve iyilik, dînî işlerde selefi salihe tâbi olmaktadır. Her türlü kötülük de dînde sonradan uydurulan bid’atlardadır.

Allah Teâlâ, bizi ve bütün müslümanları gizli ve açık fitnelerden korusun.[3]

Şeyh Muhammed Salih el-Muneccid


[1]  Bakara Sûresi: 185

[2]  Bakara Sûresi: 189

[3] İlmî Araştırmalar ve Dâimî Fetvâ Komisyonu Fetvâları, c: 10, s: 106

8 Haziran 2015 Pazartesi

İsrailoğullarının Alimleri Ve Emr-i bi'l ma'rûf Nehy-i anil Münker

“İsrailoğullarından kâfir olanlara, Davud ve Meryem Oğlu İsa’nın diliyle lanet edilmiştir. Bu, onların isyan etmeleri ve haddi aşmaları nedeniyledir. Onlar yapmakta oldukları kötü işlerden birbirlerini sakındırmazlardı. Yapmakta oldukları şey ne kötü idi!” (Maide, 78, 79)

Tefsirlerde nakledildiğine göre İsrailoğulları günah işlemeye başlayınca içlerindeki âlimler onları bu günahlardan sakındırmaya çalıştı. Ancak onlar bu günahlardan bir türlü vazgeçmiyorlardı. Onların vazgeçmediğini gören bu âlimler, onlarla oturup-kalkmaya ve yiyip-içmeye başladılar. Bunun üzerine Allah onların kalplerini birbirine benzeterek Davud ve İsa aleyhimesselâm’ın diliyle kendilerini lanete uğrattı.

Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem bu olayı şöyle anlatır:

“İsrailoğulları arasında eksiklikler baş gösterince, içlerinden birisi (günah işleyen) kardeşini gördüğünde ona: “Ey filan, Allah'tan kork ve yapmakta olduğun şu işi terk et; çünkü bu işi yapmak senin için helal değildir” derdi. Ertesi günü onunla karşılaşınca bu durumu, onunla birlikte oturup yiyip-içmesine engel teşkil etmezdi. Onlar bu işi yapınca, Allah da onların kalplerini birbirine çarptı.”  Daha sonra Hz, Peygamber: “İsrailoğullarından kâfir olanlara, Davud ve Meryem Oğlu İsa’nın diliyle lanet edilmiştir. Bu, onların isyan etmeleri ve haddi aşmaları nedeniyledir. Onlar yapmakta oldukları kötü işlerden birbirlerini sakındırmazlardı. Yapmakta oldukları şey ne kötü idi!” buyruğundan itibaren: “Fakat onlardan birçoğu fasık kimselerdir” ayetine kadar olan bölümleri okuduktan sonra şöyle buyurdu:

“Allah'a yemin ederim ki, hayır (böyle olmaz), ya iyiliği emreder, kötülükten alıkoyar, zalimin elini tutarak onun hakkın dışına çıkmasına fırsat vermez, yalnızca hak işlemeye mecbur edersiniz yahut da Allah sizin de kalplerinizi birbirine çarpar ve onları lanetlediği gibi sizi de lanetler.”

Tirmizî, Tefsir, 6. Hadis no: 3048; Ebu Davud, Melahim, 27.