25 Nisan 2024 Perşembe

Nasihat Etmek




Vehb b. Münebbih der ki: “Allah’a itaat için amelde bulunmak istiyorsan Allah için nasihat etmeye ve ilmini Allah için kullanmaya çalış. Zira nasihatte bulunmayan kişinin ameli de kabul görmez. Allah için nasihat de ancak kişi Allah’a itaat ediyorsa kâmil bir nasihat olur. Böylesi bir kişi kokusu da, tadı da güzel olan bir meyveye benzer. Allah’a itaat de bu meyve gibidir. Allah’a itaat melesinin kokusu nasihat, tadı da ameldir.
Sonrasında Allah’a olan itaatini ilimle, hilmle ve fıkıhla süsle. Nefsini rezil kişilerin ahlâkından uzak tut. Ona âlimlerin ahlâkı gibi bir ahlâka yönelt ve hilm sahibi kişilerin davranışları gibi davranışlara alıştır. Günahkâr kişilerin amelleri gibi amellerde bulunmasına izin verme, fakihlerin davranışlarına örnek almasını sağla ve rezil kişilerin gittikleri yollardan onu uzak tut. Bir faziletin varsa başkasına da aynı fazilete sahip olması yönünde yardımcı ol. Başkasında gördüğün eksikliği gidermek için ona yardım et  o da seninle aynı seviyeye gelebilsin. Bil hikmet sahibi olan kişi faziletleri üzerinde topladıktan sonra bunları kendisinden aşağıda olan kişilere de aktarmaya çalışan kişidir. Bu şekilde de bunlara sahip olmayan kişiyi kendi seviyesine getirmek için elinden gelen çaba ve gayreti gösterir. Fakih biri ise, arkadaşlığını ve yardımım istediğini gördüğü kişiye bu fıkhî aktarmaya çalışır. Mal sahibi ise, malı olmayan kişilere malından verir. Sâlih biri ise ve günahkârın tövbesini umuyorsa günahlarından dolayı onun adına Allah’tan bağışlanma diler. İyi birisi ise, kendisine kötülük yapan kişiye iyilikle karşılık verir ve bunun mükafâtım Allah’tan alır. Böylesi bir kişi ameli de yanında getirmedikten sonra hiçbir söze aldanmaz, amel etmeyecekse de Allah’a itaatin peşinden koşmaz. Allah’a itaat yolunda biraz ilerledikten sonra buna hamd eder ve Allah’tan daha fazlasını ister. Aynı şekilde hikmetten az bir şey öğrendiği zaman bu onu doyurmaz ve Allah’tan daha fazlasını ister. Günahım hatırladığı zaman bunu insanlardan gizler, ama bu günahı bağışlamaya muktedir olan Allah’tan da bağışlanma diler.
Konuşurken hiçbir zaman yalana başvurmaz. Zira sözlerdeki yalan içinde kurt olan tahtaya benzer. Tahtayı dışardan sağlam görürsün ama içerden çürümüştür. Böylesi bir tahtaya dayanan kişi bu tahtanın kendisini taşıyacağını zanneder, ama bir anda kırılır ve üzerindekini helak eder. Konuşurken yalan söyleyenin durumu da aynı şekildedir. Kişi yalan söyleyerek hedefine ulaşabileceğini, istediğini elde edebileceğini zanneder. Ama zamanla bu niyeti ortaya çıkar, kişiler onun bir aldanma içinde olduğunu anlar, âlimler de onun kendilerinden gizlediği şeyleri çıkarırlar. Bu niyeti tamamen ortaya çıkıp belli olduğu zaman da artık onun sözlerini yalanlarlar, şehadetini kabul etmezler, doğruluğundan şüphe ederler, değersiz biri olarak görürler ve aynı mecliste onunla oturmayı istemezler. Sırlarını onunla paylaşmazlar, konuşmalarını ondan gizli tutar ve durumlarını ona göstermezler ve dinleri ile yaşamlarından uzak durması konusunda onu uyarırlar. Toplantılarından hiçbirine onu davet etmezler, hiçbir sır konusunda ona güvenmezler ve aralarında olan anlaşmazlıklarda hiçbir zaman kendisini hakem tayin etmezler.”

Hilyetu'l Evliya 3/94

22 Mart 2024 Cuma

Migren, İftar Etmeyi Mübah Kılar mı?

 

Soru
Arkadaşım migrenden dolayı Ramazan orucunu tutmaz, bu caiz midir? Tutmadığı günleri nasıl kaza eder?


Cevap metni
Allah’a hamd olsun.

Hastanın Ramazan ayında oruç tutmaması caizdir. Yüce Allah şöyle dedi: “Kim de hasta veya yolculukta olursa, başka günlerden sayısınca tutar.” (Bakara 185)

Söz konusu hastalık, orucun tutulması zor ve meşakkatli olan hastalıktır. Ancak oruç tutulması zor olmayan hastalıkta Ramazanda iftar edilmesi mazeret kabul edilmez.

Şayet migren hastaya bir meşakkat oluşturuyorsa iftar edip iftar ettiği gün sayısınca Ramazandan sonra kaza eder. Şayet migren sürekli olup kaza etmesi mümkün değilse iftar ettiği her gün karşılığında bir yoksulu yedirir.

En iyisini Allah bilir.

Muhammed Salih El Muneccid

22 Şubat 2024 Perşembe

Câfer b. Muhammed es-Sâdık'tan Güzel Nasihatler!


Heysem der ki: Câfer b. Muhammed es-Sâdık'ın öğrencilerinden biri bana bildirdi: Câfer'in yanına girdim, önünde duran oğlu Mûsa'ya vasiyet ediyordu. Aklımda kaldığı kadarıyla ona şöyle diyordu: “Evladım! Vasiyetimi kabul et ve diyeceklerimi iyice dinle. Dinleyip yaparsan mutlu bir hayat sürer, övülecek bir şekilde ölürsün. Evladım! Kısmetine razı olan kişi, kimselere muhtaç olmaz. Başkasının elinde olanlarda gözü olan kişi, ise fakir olarak ölür. Kısmetine razı olmayan kişi de, Allah'ın takdirine karşı gelmiş olur. Kendi hatasını küçük gören başkalarının hatalarını büyük görür. Başkalarının hatalarını küçük gören ise, kendi hatasını büyük görür. Evladım! Başkalarının ayıplarını ifşa eden kişinin kendi evinin tüm ayıpları açığa çıkar, isyan kılıcını çeken kişi, aynı kılıçla öldürülür. Kardeşine kuyu kazan kişi, kendi kazdığı kuyuya düşer. Sefihlerle beraber olan kişi, (eninde sonunda) hakir düşer. Âlimlerle beraber olan kişi ise, vakar sahibi olur. Kötü yerlerde bulunan kişi de, bu kötülüğü yapmakla suçlanır. Evladım! Başkalarının namusuna dil uzatma ki, senin de namusuna dil uzatılmasın. Seni ilgilendirmeyen konulara girmekten de sakın ki, küçük düşmeyesin.
Evladım! Lehine de olsa, aleyhine de olsa daima hakkı söyle ki, diğer akranların arasında değerin artar. Evladım! Kur'ân'ı devamlı okuyanlardan, İslâm dinini yayanlardan, iyiliği emredenlerden, kötülükten sakındıranlardan ve sana gelmeyi keseni ziyaret edenlerden biri ol. Biri seninle küstüğü zaman küslüğü bitirip ilk konuşan sen ol. Senden bir şey isteyene isteğini ver. Koğuculuk yapmaktan sakın! Zira koğuculuk, kişinin kalbine düşmanlık tohumları eker, insanların kusurlarına karışmaktan sakın! Zira bunu yapman halinde onların hedefi haline gelirsin. Evladım! Cömert olmak istiyorsan cömertliğin köklerine inmelisin. Zira cömertliğin bir kökü vardır. Köklerin gövdeleri, gövdelerin dalları, dalların da memeleri olur. Gövde olmadan da hiçbir zaman meyve olmaz, ve sağlam bir kök olmadan da hiçbir gövde ayakta duramaz. Evladım! Ziyaret edeceksen facirleri değil, hayırlı kişileri ziyaret et. Zira facirler, suyu akmayan kaya, yaprağı yeşillenmeyen ağaç ve otu bitmeyen arazi gibidir.” Musa (Kâzım)'ın oğlu Ali (en-Naki) der ki: “Babam Mûsa, vefat edene dek bu vasiyete uymaktan geri durmadı.”

Hilyetu'l Evliya 2/482