23 Temmuz 2016 Cumartesi

Allah'ın İsimleriyle İsimlenmenin Hükmüİlmi Araştırmalar ve Fetvâ Komisyonuna soruldu:

Soru: Allah'ın kullarından olan bir kişiyi başında elif-lam ma'rife alâmeti olmaksızın Rahmân, Rahîm veya Cebbâr gibi isimlerle çağırmak câiz midir?

Cevap: O'nun zâtına has olmayan Allah'ın isimlerine muvâfık isimleri kullanmak câizdir. Örnek olarak Melik ismini verebiliriz. Nitekim Kur'ân'da şöyle geçmektedir: 'Melik dedi ki: Onu bana getirin.' [12/Yûsuf, 50]
Alîm ve Halîm de buna örnektir. 'Biz de onu halîm bir çocukla müjdeledik.'
[37/Saffât, 101]
Yine şöyle buyurur: 'Biz de onu alîm bir çocukla müjdeledik.'
[51/Zâriyat, 28]
Raûf ve Rahîm de bunun örneğidir. Yüce Allah Peygamberi sallallahu aleyhi ve sellem'in vasfı hakkında şöyle buyurur: 'Mü'minlere karşı Raûf ve Rahîmdir.' [9/Tevbe, 128]
Bununla birlikte Yaratıcının isimleri ile yaratılmışların isimleri arasında fark olduğunu bilmek gerekir. Buna göre, ne zâtında, ne isimlerinde ne de sıfatlarında hiçbir şey Allah'ın benzeri değildir. Yüce Allah şöyle buyurur: 'O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. Semi'dir, Basîrdir.' [42/Şûrâ, 11]
Tevfik Allah'tandır. Peygamberimiz Muhammed'e, ailesine ve ashâbına salât ve selâm olsun.

Üye: Bekr Ebû Zeyd
Üye: Sâlih el-Fevzân
Üye: Abdulazîz Âlu'ş-Şeyh
Üye: Abdullah el-Ğudeyyân
Nâib: Abdurrezzâk Afîfî
Başkan: Abdulazîz b. Abdillah b. Bâz
[Fetâvâ el-Lecnetu'd-Dâime 2/2/340-341]

İtikadda Sebat Ve İnat!

İmam İbn Hazm rahimehullah:
"İtikadda sebatla inat biribirine benzer. Ahlakın keyfiyetini bilmeyen bu ikisinin farkını anlayamaz.
İnat; batıl üzerinde ısrar etmek veya yaptığı işin yanlış olduğunu anladıktan sonra, veya yanlış mı doğru mu olduğu anlamadan önce, yalnız kendini kuvvetli göstermek gayesi ile tutturduğu yolda direnmektir ki, bu fena bir şeydir, bunun zıddı insaftır.
İtikadda sebat ise, yalnız hakk üzerinde veya hakk olarak kabul edilmiş olup, batıl olduğuna açıklık görülmeyen yerlerde sebat ve ısrardır ki, bu tutum sevilen ve takdir edilen bir tutumdur.
Bunun zıddı dönekliktir. Bunun kınanan tarafı, hakk ile batılı inceleyip birbirinden ayırmadan önce bir tarafa saplanıp kalınmasındandır."
Nefislerin Tedavisi, Ahlak ve Adâlet

9 Temmuz 2016 Cumartesi

Ticârette Kârın Herhangi Bir Sınırı Var mıdır?


İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Komisyonuna soruldu:


Soru: Ticârette kâr ile ilgili bir sınırlama var mıdır? Yoksa kârın herhangi bir sınırı yok mudur? Delîli ile birlikte cevap vermenizi istiyorum. Ayrıca tâcirin her sene ödemesi gereken vergilerin çokluğunu da unutmayınız.

Cevap: Bir malı ticâret veya kendi malı edinmek için satın alan kimsenin, bu malı aldığı fiyattan daha fazlasıyla hemen veya daha sonra satması câizdir. Kârda herhangi bir son sınır bilmiyoruz. Ancak bu konuda vârid olan teşvîkten dolayı olması gereken hafifletme ve kolaylaştırmadır. Bir beldede bir mal [herkesçe] bilinen bir fiyattan satılıyorsa Müslümanın bilgisiz olan kişiye -ona gerçeği bildirerek olması müstesnâ- daha fazlasına satmaması gerekir. Çünkü [bu durumda] daha fazlasına satılması bir çeşit hile ve aldatmadır. Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu teslim etmez, onu aldatmaz, ona hainlik etmez. Nerede olursa olsun ona içtenlik ve samimiyetle davranır.
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem: "Dîn içtenlik ve samimiyetten ibârettir. " buyurur. Bu hadîsi Müslim, Sahîh'inde rivâyet etmiştir.
Yine Sahîhayn'da Cerîr b. Abdillah el-Yemânî'nin şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'e namazı ikâme etmek, zekâtı edâ etmek ve her Müslümana karşı içten ve samimi olmak üzere bey'at ettim.
Tevfik Allah'tandır. Peygamberimiz Muhammed'e, âilesine ve ashâbına salât ve selâm olsun.
-------------------
Üye: Abdullah b. Ku'ûd
Nâib: Abdurrezzâk Afîfî
Başkan: Abdulazîz b. Abdillah b. Bâz
[Fetâvâ el-Lecnetu'd-Dâime 1/13/89]