30 Eylül 2016 Cuma

Allah İbni Hazm'ın Taksiratını Affetsin! İslama HİZMETKAR Olduğu da Asla İnkar Edilemez.!

Ali bin Ahmed bin Said bin Hazm, Ebu Muhammed, Fârs asıllı, sonra
el-Endelusî el-Kurtubî. Zahirî fakih.
Şeyhulİslam, İbn Teymiyye r.h onun hakkında şöyle demiştir:

"Ebu Muhammed bin Hazm, tasnîf etmiş olduğu el-Milel ve'n-Nihal adlı eser husûsunda, Sünnet ve Hadîse muvafakati hasebiyle ancak övülmeye şâyandır. Yine onun Sahabe arasındaki tafdîl hakkındaki kavlinden ötürü münferid kaldığı meselenin hilâfına, 'kader' ve 'ircâ' meseleleri konusunda zikrettikleri de böyledir. Yine İbni Hazm kendisinin, Kur'ân meselesinde ve diğer meselelerde İmam Ahmed'e muvafık
olduğunu kavletmiştir. Şüphesiz ki İbni Hazm, bazı meselelerde İmam Ahmed'e ve diğer imamlara muvafakatetmiştir.... Fakat Ebu Muhammed bin Hazm, iman ve kader meselelerinde diğerlerinden daha kavî olmasına rağmen, sıfat meselelerinde felsefecilerin ve mu'tezil enin kavillerinden etkilenmiştir. Bu tutumu onu, sıfatlar konusundaki mezheblerinin mânâları husûsunda Ehli Hadîs'e muvafakat etmekten ayırmıştır.
Böylece İbni Hazm, lafızda Ehli Hadis'e, mânâda ise felsefeciler e ve mu'tezileye muvafakat etmiştir. Ayrıca bazı fakihler, kelâmcılar ve hadis âlim leri, bâtını olmayan zâhire ittibâ etmesi nedeni ile İbni Hazm'ı zemmetmişlerdir. Tüm bunlara ilaveten İbni Hazm'ın sözleri içerisinde büyük imamlar hakkında yanılgıya düşme, mânâların nefyi ve zahirlere tâbi olma iddiâsında
husûsunda aşırı gitme durumu vardır. Ama tabî ki onun imanı, dîni ve çok
geniş bir ilme vâkıf olması husûsunu, aklı ba şında bir kimse çıkıp da inkâr edemez. Onun kitaplarında, kavillere ve ahvâle ne kadar derinden muttalî olduğunu; İslam'ın ilkelerine ne kadar çok saygı gösterdiğini, risâletin yanında yer aldığını isbât eden, başka âlimlerde göremeyece ğimiz derecede
çok şey vardır. [El-Fetâvâ (4/18-20)]

İbni Kesir de İbni Hazm hakkında şöyle demiştir:
"Onun en şaşılacak yanı, fürû alanında kendinden geçmiş derecede bir Zahirî olması idi. Öyle ki o, asla kıyasla kavil vermezdi. Kıyasın celîsini de ce lî olmayanını da reddederdi. Onun alimler indindeki konumu bu idi. Fakat bu tutumu onu, nazarında ve tasarrufunda büyük bir hatâya dâhil etti. Ama kıyası
reddetmesine rağmen İbni Hazm, usûl, sıfat âyetleri ve sıfat hadisleri
bâblarında insanların en şedîd tevilcilerinden biri idi. Çünkü o, evvelâ
mantıkla besleniyordu...
Bu sûretle İbni Hazm, sıfatlar bâbında hâlini ifsad etmiştir." İbni Hazm (r.h), 456 senesinde vefat etmiştir.
Biyografisi için bkz: Siyeru A'lâmi'n-Nübelâ (18/184-212 ); El-Bidâye ve'n-Nihâye Vefeyât (Sene: 456)

29 Eylül 2016 Perşembe

Küfür Ülkesinde Cuma Namazının Hükmü!

İlmi Araştırmalar ve Fetvâ Komisyonuna soruldu:

Soru: Bizler, Çin komünist yönetiminin hükmü altında Kehâse denilen bir beldede yaşamaktayız. İnsanlardan bazısı, böyle ğayr-i İslâmî beldede Cuma namazının yeterli olmayacağını, Cuma namazını edâ ettikten sonra, mutlaka –ihtiyâten- öğlen namazının da edâ edilmesi gerektiğini söylemektedirler. Bu doğru mudur, yoksa cemaatle kılınan Cuma namazı tek başına yeterli midir?

Cevap: Herhangi bir mekânı kendilerine kalınacak yurt edinmiş Müslümanlara Cuma namazı farzdır. Müslümanların beldelerinde olmaları ile kâfirlerin beldelerinde olmaları arasında fark yoktur. Böyle bir durumda da öğlen namazı yerine Cuma namazı  yeterlidir. Cuma namazından sonra ihtiyâten öğlen namazını kılmak bid'attır. Her bid'at sapkınlıktır. O hâlde bu amelin terk edilmesi vâcibtir. Tevfik Allah'tandır. Peygamberimiz Muhammed'e, ailesine ve ashâbına salât ve selâm olsun.

Üye: Bekr Ebû Zeyd
Üye: Sâlih el-Fevzân
Üye: Abdullah el-Ğudeyyân
Nâib: Abdulazîz Âlu'ş-Şeyh
Başkan: Abdulazîz b. Abdillah b. Bâz

[Fetâvâ el-Lecnetu'd-Dâime 2/7/99-100]

27 Eylül 2016 Salı

Sünnet Ve Cemaatten Ayrılmanın Sebebleri!

Ibn Batta der ki;
«Kardeşlerim bilin ki, ben bazı toplulukların sünnet ve cemaatten çıkmasına vesile olan ve onları bid'ate ve kötülüğe mahkum eden, onların kalplerine belaların kapısını açan, onların basiretlerinden hakkın nurunu perdeleyen sebebler üzerinde tefekkür ettim ve nihayet bu sebebi iki yönden tesbit ettim:
 
Onlardan biri: Faydası olmayan ve bilinmemesinin akıl sahibi bir kimseye hiçbir zarar vermeyeceği ve de kavranmasının mümine fayda vermeyeceği konularda çokça soru sormak, araştırma ve inceleme yapmak.
Ve diğeri: Fitnesinden emin  olunmayan ve sohbeti kalbleri  ifsad eden kişilerle oturmak.»
el-Ibânetu'l-Kubrâ 1/390
قال ابن بطة:
«اعلموا إخواني أني فكرت في السبب الذي أخرج أقواما من السنة والجماعة، واضطرهم إلى البدعة والشناعة، وفتح باب البلية على أفئدتهم وحجب نور الحق عن بصيرتهم، فوجدت ذلك من وجهين:
أحدهما: البحث والتنقير، وكثرة السؤال عما لا يغني، ولا يضر العاقل جهله، ولا ينفع المؤمن فهمه.
والآخر: مجالسة من لا تؤمن فتنته، وتفسد القلوب صحبته،
الإبانة الكبرى ١\٣٩٠

26 Eylül 2016 Pazartesi

Bidat Ehlini Terk Etmeyen Selefi Salihin Yolunda Olmuş Olamaz.!

Şeyh Rabi b. Hadi el-Medhali şöyle der

Hiç bir kimse, kalben ve bedenen Bid'at Ehlini ve grupçulluğu  terk etmeden Selefi Salih'in ve Ehl-i Sünnet yolunda olmuş olamaz.
Kişiye; Selef'i Salih'in bulunmuş olduğu; akide, menhec, söz, amel, ibadet ve ahlak ölçüsünde zâhiren ve bâtinen yaşaması gerekiyor. "
Mecuatu-r Rudud 375
قال الشيخ ربيع بن هادي المدخلي حفظه الله:
"فلا تتحقق السلفية والسنية في أحد حتى يفارق أهل البدع والتحزب قلبا وقالبا، ويلتزم بما كان عليه السلف الصالح ظاهرا وباطننا، عقيدة ومنهجا، قولا وعملا، عبادة واخلاقا"
(مجموعة الردود: 375)

Küçüklerle Kastedilen "Bid’at ehlidir!"

Ebû Umeyye el-Lahmî radıyallahu anh’den:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Muhakkak ki kıyametin alametlerinden üç tanesinden birisi; ilmin, küçüklerin yanında aranmasıdır.”{1}
İbnu’l-Mubârek’e:
“Küçüklerle kastedilen kimlerdir?” diye sorulunca:
“Bid’at ehlidir” demiştir.
--------------------------------
{1} Taberânî, Mu’cemu’l-Kebîr (22/361); el-Lâlekâî (1/85); Hatîb, Nasîhatu Ehli’l-Hadîs (s.27); el-Elbânî, es-Sahîha’da (695) sahih demiştir.
{2} El-Lâlekâî (1/85).Şeyh el-Elbânî isnadının ceyyid olduğunu söylemiştir. Bkz: es-Sahîha (2/194). Bunu Ayrıca Hatib, el-Cami Li Ahlâki’r-Râvî’de (no:161) ve İbn Abdilber el-Câmi’de (1/158) rivayet etmişlerdir.
İbn Abdilberr’in diğer rivayetine göre İbnu’l-Mubarek:
“Küçükler, şahsi görüşleriyle konuşanlardır” demiştir.

18 Eylül 2016 Pazar

Şu Zamanda Hâricîlerin Fikrinde Olanlar Var mı?

Allâme Şeyh Sâlih b. Fevzân el-Fevzân’a soruldu:

Soru: Şu zamanda Hâricîlerin fikrinde olanlar var mı?

Cevap: Subhânallah! Bu, şu anda mevcûddur! Müslümanları tekfîr etmek ve bundan daha şiddetlisi, Müslümanları katletmek ve onlara patlatmalarla saldırganlık Hâricîlerin fiilleri değil mi?
Bu, Hâricîlerin mezhebidir! Hâricîlerin mezhebi şu üç husustan oluşmaktadır:

Birincisi:

Müslümanları tekfîr etmek.

İkincisi:

Yöneticilere itaat dâiresinden çıkmak.

Üçüncüsü:

Müslümanların kanlarını mubâh kılmak.
İşte Hâricîlerin mezhebi budur! Kişi bunlara i’tikâd ediyorsa, bunları konuşmasa ve hiçbir
eylemde bulunmasa da akîdesinde ve kendisinden açığa çıkan reyinde Hâricî olur.

el-İcâbâtu’l-Muhimme fi’l-Meşâkili’l-Mulimme (s: 7) Derleyen: Muhammed b. Fehdel-Husayn

13 Eylül 2016 Salı

İnsanlardan Birinin Sözü Nedeni İle Şer'i Bir Delili Terk Edenlere..

İnsanlardan Birinin Sözü Nedeni İle Şer'i Bir Delili Terk Edenlere...


Şeyh Abdurrahman bin Hasan rahimehullah:

"Her mükellefe vacip olan eğer ona Allah'ın kitabından ve Resulünün sünnetinden bir delil ulaştı ve o da manasını anladı ise amel ettiği şeyi terk ederek sonlandırmasıdır. Ona muhalefet eden kim olursa olsun...
Nefsine nasihat edene vacip olan şudur ki; eğer âlimlerin kitaplarını okur ise onların sözlerini öğrenir ise; işte bu sözleri kitap ve sünnete arz etmesidir.
Çünkü âlimlerden her müctehid, ya da ona tabi olan ve onun mezhebine müntesip olan herkes o imamın delilini zikretmek zorundadır. Her mesele de hak bir tanedir. İmamlar ictihadlarında ecir sahibidirler.
İnsaflı olan kişiye düşen ise; onların sözlerine bakması meseleleri öğrenmeye giden yolları bilmesi ve delil edinenlerin delillerindeki hatayı doğrudan ayıracak zihni hazırlamasıdır.
İşte böyle yapanlar âlimlerden delil üzere alan ve tabi olanlar en mutlu olanlardır..."
"İşte bu insanlardan çoğunun onları taklit edenler olmasına rağmen düştükleri hatadır. Çünkü onlar onlara muhalefet eden mukallitlere rağmen delile itibar etmezler.
İşte bu şirktendir. Bunlardan aşırı gidenler zannediyorlar ki delil istemek kerihtir ve haramdır. İşte fitne böyle büyür. Derler ki; onlar delili bizden daha iyi bilirler."
Fethul Mecid 387-388; 391
Şeyh Abdullah Ebu Batin rahimehullah:
"Eğer insana hak beyan olursa muvafık olanların azlığı ve muhalefet edenlerin çokluğu onu ürkütmesin. Özellikle bu ahir zamanda böyledir.
Cahilin şu sözü de böyledir: Eğer bu hak olsa idi Falana ve Fulana gizli kalmazdı. İşte bu kâfirlerin sözüdür.
"Eğer bu hayır olsa idi bizi bu hayırda geçemezlerdi." (Ahkaf 11) "Allah'ın aramızdan minnet ettikleri bunlar mıdır?" (Enam 53)
Ali (r.a) dedi ki; Hakkı tanı ki ehlini de tanıyasın."
Durerus Seniyye 10/400-401

4 Eylül 2016 Pazar

Kurbanı Kesecek Kimsenin, Müslüman Olması Ve Onu Kurban Niyetiyle Kesmesi Şarttır!

Soru:

Kanada'nın bir bölgesinde -belki de başka yerlerde de böyledir-, koyun veya sığır satın almak için çiftliklere gittiğimizde, hayvan kesildikten sonra et tartılmakta ve kilosuna göre bizden belirli bir ücret istenmektedir. Bu, hayvanın ücretini, kesim yerinin kullanma ücretini, etin parçalara ayırılmasını ve paketlenmesini kapsamaktadır.
Kurbanlık hayvanda bu câiz midir?
Yoksa öncelikle kurbanlık hayvanı satın alıp ücretini mi ödememiz gerekir?
Çiftçilerin çoğu, kurbanı kesme ve etini parçalara ayırma ücretini kaybedecekleri için bunu kabul etmemektedirler.


Cevap:

Hamd, yalnızca Allah'adır.
Kurbanlık hayvanın, kurban niyetiyle kesilmesi şarttır. Kurbanı et için kesmek, onu  geçerli kılmaz.
  İmam Nevevî -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:
"Kurbanın geçerli olması için, niyet etmek şarttır."[1]
Soruda zikrettiğiniz yolla kurbanı satın almanızda bir sakınca yoktur. Ancak kurbanı kesen kimsenin, onu kurban niyetiyle kesmesi gerekir. Bu ise, kurbanı kesen kimsenin müslüman olması halindedir. Eğer müslüman değil ise, bu takdirde içinizden birisinin kurbanı kesmesi gerekir. Sizin kestiğiniz kurbanın etini, daha sonra (çiftlikte çalışan) o kimse parçalara ayırabilir.
Değerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:
"Kurban kesim işinde, -kitap ehlinin kestiği helal olmakla birlikte-, kitap ehlinden birisini vekil tayin etmek doğru değildir. Bunun sebebi ise; kitap ehli, ibâdet ve kurban ehlinden değildir. Çünkü o, ibâdeti kabul olunmayan bir kâfirdir. Kitap ehlinin kendisi için kurban kesmesi, kendisinden geçerli olmuyorsa, başkası adına kestiği kurban nasıl geçerli olsun? Fakat kurban dışında, etini yemek amacıyla bir hayvanı kesmesi için ehli kitaptan birisini vekil tayin ederse, bunda bir sakınca yoktur."[2]
Allah Teâlâ en iyi bilendir.
[1] "el-Mecmû'", c: 8, s: 380.
[2]  "eş-Şerhu'l-Mumti'", c: 7, s: 494.

Kesilmeden Önce Kurbanlık Hayvana Bir Kusurun İsâbet Etmesi!

Soru:

Ben, Kurban bayramından birkaç gün önce bayramda kesmek üzere herhangi bir kusuru bulunmayan bir koyun satın aldım. (Mezbahanede) merdivene bindirirken kesimden yaklaşık bir saat önce ayağından sakatlandı (ayağı kırıldı). Bu sakatlık, kurbanlık hayvanda bir kusur sayılır mı?


Cevap:

Hamd, yalnızca Allah'adır.
"Zâdu'l-Mustekni'" adlı kitabın yazarı şöyle demiştir:
"Kurbanlık hayvana eğer sonradan bir kusur bulaşırsa, sahibi kurbanını keser ve bu kurban kendisinden geçerli olur."
Değerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:
"Bunun misâli şöyledir:
Bir kimse, kurbanlık olarak bir koyun veya keçi satın aldıktan ve bu hayvanın kurban olduğu kesinleştikten sonra ayağı kırılır da sağlam kurbanlıklarla birlikte yürüyemeyecek duruma gelirse, bu durumda onu keser ve bu, kurban olarak geçerli olur.Çünkü bu hayvan, kurbanlık olarak kesinleştikten sonra kişinin yanına bırakılan bir emânet gibidir. Bu hayvan emânet olduğuna ve bu emânete onun bir fiili veya hatası sonucu kusur bulaşmadığına göre, kendisine bir tazmin gerekmez ve bu hayvan kurban olarak geçerli olur."
Bkz: "e-Şerhu'l-Mumti'", c: 7, s: 515