30 Haziran 2016 Perşembe

Baygınlık Geçirmekle Oruç Bozulur mu?

Oruçlu iken baygınlık geçiren kimsenin orucu bozulur mu?

Hamd, yalnızca Allah'adır.

İmam Şâfiî ve İmam Ahmed'in mezhebine göre Ramazan'da baygınlık geçiren kimse için şu iki durumdan birisinin olması gerekir:

Birincisi:

Bu kimsenin gün boyu baygın kalmasıdır. Yani fecirden önce baygınlık geçirdikten sonra ancak güneş battıktan sonra ayılıp kendine gelmesidir.

Bu durumda olan kimsenin orucu sahih olmaz. Ramazan'dan sonra bu günü kaza etmesi gerekir.

Bu kimsenin orucunun geçerli olmayacağına dâir delil şudur: Oruç, niyet etmekle birlikte orucu bozan şeylerin hepsinden nefsi alıkoymaktır.

Nitekim hadis-i kudsî'de Allah Teâlâ oruçlu hakkında şöyle buyurmuştur:

((... يَتْرُكُ طَعَامَهُ وَشَرَابَهُ وَشَهْوَتَهُ مِنْ أَجْلِي.)) [رواه البخاري ومسلم]

"... Oruçlu kimse, yemesini, içmesini ve şehvetini benim için terk eder." (Buhârî, hadis no: 1894. Müslim, hadis no: 1151)

Allah Teâlâ, bu hadis-i kudsî'de "terk etme" fiilini oruçluya izâfe etmiştir. Ancak baygınlık geçiren kimseye "terk etme" fiili izâfe edilemez.

Oruçlu iken baygınlık geçiren kimsenin o günkü orucu kaza etmesi gerektiğine dâir delil ise, Allah Teâlâ'nın şu emridir:

((... وَمَنْ كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ...)) [ سورة البقرة من الآية: 185 ]

"... Her kim de onda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin…" (Bakara Sûresi: 185)

İkincisi:

Gündüzün bir bölümünde , ister gündüzün ilk vakitlerinde veya ortasında veyahut da sonunda olsun, baygınlıktan ayılıp kendine gelmesidir. Bir an olsa bile yeterlidir.

Bu durumda olan kimsenin orucu sahihtir.

İmam Nevevî -Allah ona rahmet etsin- âlimlerin bu konudaki görüş ayrılıklarını zikrederken şöyle demiştir:

"Bu meseledeki görüşlerin en doğrusu şudur:

Baygınlık geçiren kimsenin orucunun geçerli olabilmesi için gündüzün bir bölümünde ayılıp kendine gelmesi şarttır."

Gündüzün bir bölümünde kendine gelen kimsenin orucunun sahih olduğuna dâir delil şudur: Genel olarak bu kimse, (şuuru yerinde olduğu için) orucu bozan şeylerden kendini alıkoymuştur." (İbn-i Kâsim, "er-Ravdu'l-Murbi' Hâşiyesi", c: 3, s: 381)

Kısaca cevaplamak gerekirse;

Bir kimse, gün boyu -yani fecrin doğuşundan güneş batıncaya kadar- baygınlık geçirirse, orucu sahih olmaz ve o günü kaza etmesi gerekir. Gündüzün bir bölümünde baygınlıktan ayılıp kendine gelirse, orucu sahihtir. İşte İmam Şâfiî ve İmam Ahmed'in görüşü budur. Değerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn -Allah ona rahmet etsin- de bu görüşü tercih etmiştir.

Bu konuda bkz: "el-Mecmû'", c: 6, s: 346. "el-Muğnî", c: 4, s: 344. "eş-Şerhu'l-Mumti'", c: 6, s: 365)

Allah Teâlâ en iyi bilendir.

28 Haziran 2016 Salı

Oruç Gibi, Allah'a Yapılan İbâdetlerde Müneccimlere Uymak Câiz midir?

Soru:

Oruç gibi, Allah'a yapılan ibâdetlerde müneccimlere uymak câiz midir?

Cevap:

Bu konuda onlara uymak câiz değildir. Aksine;
"Ramazan hilalini gördüğünüzde oruca
başlayın, Şevval hilalini gördüğünüzde orucu bırakın (bayram yapın).

Hava  size  kapalı olur da hilali göremezseniz, Şaban’ı otuz güne tamamlayın"
mealindeki sahih hadis gereği hilalin görülmesine dayanmak farzdır.

Başarı Allah’tandır.

Allah Teâlâ, Nebimiz Muhammed'e, O'nun âile halkına ve ashabına salât ve selâm eylesin.

---------------------
İlmî Araştırmalar ve Dâimî Fetvâ Komisyonu
Fetvâları", fetvâ no: 4442

Oruçlunun Az Miktarda Kusmasının Hükmü!

Soru:

Tükürük ve kusmuk arasında bir şey gibi az miktarda kusmak orucu bozar mı?
Lütfen bu konunun hükmünü açıklar mısınız?

Cevap:

Hamd, yalnızca Allah'adır.

Kusmak, yemek ve benzeri şeylerin mideden vücûdun dışına çıkmasıdır.

Lisânu'l-Arab yazarı bu konuda şöyle demiştir:

"Kusmak; içindekini kasten dışarı çıkarmaktır." (Lisânu'l-Arab, c: 1, s: 135)

Orucu bozup-bozmaması açısından kusmanın hükmü şudur:

İnsan, kasten (bilerek) kusarsa, orucu bozulur ve o günü kaza etmesi gerekir. Fakat kusmuk kendisine üstün gelir de kendi irâdesi dışında kusarsa, orucu sahihtir ve kendisine bir şey gerekmez.

Bir kimse, hastalığı sebebiyle kusmak zorunda kalıyor ve kusması, onun tedâvisine yardımcı oluyorsa, bu takdirde kusması câizdir, fakat Ramazan'dan sonra bu günü kaza etmesi gerekir. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

((... وَمَنْ كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ...)) [ سورة البقرة من الآية: 185 ]

"... Her kim de onda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin…" (Bakara Sûresi: 185)

Âlimlerin görüşlerinden doğru olanına göre kusmuğun az veya çok olması arasında bir fark yoktur.

Buna göre eğer bir kimse kasten kusmak ister de az miktarda kusmuk çıkarırsa, orucu bozulur.

İbn-i Muflih -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:

"Bir kimse kasten kusmak ister de az miktarda kusarsa, orucu bozulur. Çünkü Ebu Hureyre'nin haber verdiği hadiste Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

(( مَنْ ذَرَعَهُ الْقَيْءُ فَلاَ قَضَاءَ عَلَيْهِ، وَمَنْ اسْتَقَاءَ عَمْداً فَلْيَقْضِ.))

"Kim istemeden kusarsa, (kusmuk ona üstün gelirse) ona kaza gerekmez. Kim de kasten kusarsa, ona kaza gerekir." (el-Furû', c: 3, s: 49)

Hadisi, Ebu Davud (hadis no: 2380) ve Tirmizî (hadis no: 720) rivâyet etmiştir. Tirmizî şöyle demiştir:

"İlim ehli, bu hadis ile amel etmektedir."

Elbânî, hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.

Ancak tükürük ile kusmuk arasında fark vardır. Buna göre tükürük ve balgam, karından (mideden) gelmez. Bundan dolayı tükürük ve balgamı çıkarmakta ve onu tükürmekte bir sakınca yoktur.

Kusmuğa gelince o, yukarıda da açıklandığı üzere midede olanın dışarı çıkmasıdır.

Allah Teâlâ en iyi bilendir.

Şeyh Muhammed Salih el-Muneccid

20 Haziran 2016 Pazartesi

Akşam Ezanından Beş Dakika Önce Âdeti Başlayan Bir Kadın, Orucu Tamamlasın mı, Yoksa Orucunu Bozsun mu?

Soru:

Akşam ezanından beş dakika önce âdeti başlayan bir kadın, orucu tamamlasın mı, yoksa orucunu bozsun mu?

Cevap:

Hamd, yalnızca Allah'adır.

Güneş batmadan önce -bir anlık bir süre bile olsa - kadından âdet kanı gelmeye başlamışsa, orucu bozulur ve bu günü kaza etmesi gerekir.

Değerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:

"Bir kadın,oruçlu iken akşam ezanından önce -bir anlık bir süre bile olsa- kendisinden âdet kanı gelmeye başlamışsa, o günkü orucu bozulur ve o günü kaza etmesi gerekir." (Ramazan Ayı Oturumları, s: 39)

Bir kadının âdetli iken oruç tutması câiz değildir. Eğer âdetli halde oruç tutarsa, orucu geçerli olmaz.

İbn-i Kudâme -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:

"Âdetli kadın, âdetli halde oruca niyet etmenin haram olduğunu bilerek oruca niyet ederse, bundan dolayı günahkâr olur ve orucu da geçerli olmaz."("el-Muğnî", c: 4, s: 397)

Allah Teâlâ en iyi bilendir

15 Haziran 2016 Çarşamba

Sadece Cuma namaz kılmakla yetinen kimse kâfir değil midir?

Sadece Cuma namaz kılmakla yetinen kimse kâfir değil midir?

Soru:

Sadece Cuma namazını kılanın kâfir olmadığı doğru mudur? Zirâ ben, değerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn'in -Allah ona rahmet etsin- şöyle söylediğini okumuştum: "Sadece Cuma namazını kılan kâfir değildir. Çünkü bu kimse, namazı tamamen terk etmiş sayılmaz. Zirâ Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-: "Men terakes-salâte.." diye buyurmuş, "Men terake salâten" diye buyurmamıştır. 
İbn-i Useymîn ve İbn-i Teymiyye'den böyle bir şey gelmiş midir?

Cevap:

Hamd, yalnızca Allah'adır.

Namazı terk edenin kâfir olduğunu söyleyen âlimler, küfrü gerektiren terkin miktarının ne kadar olduğu konusunda görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Bu görüşte olan âlimlerin çoğunluğu, bir veya iki vakit farz namazı (kasten) terk etmekle kâfir olunacağı görüşüne varmıştır.

Bazı âlimler ise, namazı terk edenin, ancak namazı tamamen terk ettiği takdirde kâfir olacağı görüşüne varmışlardır.

Birinci görüşü, sahâbe ve tâbiîn'den, İshak b. Râheveyh -Allah ona rahmet etsin- nakletmiştir.

İmam Muhammed b. Nasr el-Mervezî -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:

"İshak'ı (b. Râheveyh) şöyle derken işittim: 'Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den namazı terk edenin kâfir olduğunu işittim. Aynı şekilde Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den günümüze kadar ilim ehlinin görüşü şu olmuştur: Mazeretsiz olarak vakti çıkıncaya kadar namazı kasten terk eden kâfirdir.

Namazın vaktinin gitmesi demek; öğle namazını güneş batıncaya, akşam namazını ise fecir doğuncaya kadar ertelemektir.

Namazların son vakitlerini belirttiğimiz gibi kılmasının sebebi; çünkü Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- Arafat'ta, Müzdelife'de ve yolculukta iki namazı birleştirmiş, birisini diğerinin vaktinde kılmıştır. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-, iki namazdan birincisini, bir durumda ikinci namaz için, başka bir durumda ise ikinci namazı, birinci namaz için vakit kılınca, özür hâlinde iki namazın vakti bir vakit olmuştur. Nitekim âdet gören kadın, güneş batmadan önce âdetten temizlenirse, öğle ve ikindi namazlarını kılması gerekir. Eğer gecenin sonunda âdetten temizlenirse, akşam ve yatsı namazlarını da kılması gerekir."[1]

İmam Muhammed b. Nasr -Allah ona rahmet etsin-, imam Ahmed'den -Allah ona rahmet etsin- onun şöyle dediğini nakletmiştir:

"Namazı kasten terk edenden başka hiç kimse bir günah sebebiyle tekfir edilemez. Eğer bir namazı, diğer namazın vakti girinceye kadar terk ederse (ertelerse), üç defa tevbe etmesi istenir."

İmam Muhammed b. Nasr -Allah ona rahmet etsin-, yine Abdullah b. Mübârek'ten onun şöyle dediğini nakletmiştir:

"Kim, hiçbir sebep olmadan bir namazı kasten terk eder ve bir namazı, diğer namazın vaktine girdirirse (ikinci namazın vaktinde kılarsa), kâfir olur."[2]

İbn-i Hazm -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:

"Ömer b. Hattab, Muaz b. Cebel, İbn-i Mes'ud ve bir grup sahâbeden, Abdullah b. Mübârek, Ahmed b. Hanbel, İshak b. Râheveyh'den ve tam 17 sahâbeden bize naklediğildiğine göre, vakti çıkıncaya kadar bir farz namazı kasten terk edenin kâfir ve mürted olduğudur. İmam Mâlik'in arkadaşı Abdullah b. el-Mâceşûn, Abdulmelik b. Habib el-Endelusî ve başkaları da bu görüştedirler."[3]

İbn-i Hazm -Allah ona rahmet etsin- yine şöyle demiştir:

"Ömer, Abdurrahman b. Avf, Muaz b. Cebel, Ebu Hureyre ve başka sahâbeden nakledildiğine göre, vakti çıkıncaya kadar bir farz namazı kasten terk edenin kâfir ve mürted olduğudur."[4]

Değerli âlim Abdulaziz b. Baz'ın -Allah on arahmet etsin- başkanlığındaki İlmî Araştırmalar ve Dâimî Fetvâ Komisyonu da bu şekilde fetvâ vermiştir.[5]

İkinci görüşe gelince, bu, namazı terk edenin, ancak namazı tamamen terk ettiği takdirde kâfir olacağı görüşüdür. Şeyhulislam İbn-i Teymiyye -Allah ona rahmet etsin- de bu görüştedir.Bununla birlikte bir kimse, bazı namazları terk eder de devlet başkanı veya yardımcısı namaz kılmaya çağırır da hâlâ namaz kılmazsa, bu kimsenin kâfir olduğu hükmüne varmıştır.

Şeyhulislam İbn-i Teymiyye -Allah ona rahmet etsin- önce namaz kılan, sonra terk edenin, kalbinde namazı tamamen terk etmeye azmetmişse, içten kâfir olduğu, yani kendisi ile Allah Teâlâ arasında olduğu hükmüne varmıştır."[6]

Değerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn -Allah ona rahmet etsin- de bu görüşe varmış ve şöyle demiştir:

"Delillerden anlaşıldığına göre namazı ancak devamlı olarak terk eden kimse kâfir olur. Yani bir kimse, kendisini namazı terk etmeye alıştırmışsa, yani ne öğle, ne ikindi, ne akşam, ne yatsı, ne de sabah namazını kılıyorsa, işte bu kimse kâfir olur. Eğer bir veya iki vakit farz namaz kılıyorsa, bu kimse kâfir olmaz. Çünkü bu kimseye 'namazı terk etti' denilemez. Nitekim Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

(( بَيْنَ الرَّجُلِ وَ بَيْنَ الْكُفْرِ وَالشِّرْكِ تَرْكُ الصَّلاَةِ.)) [رواه مسلم]

"Kişi ile küfür ve şirk arasındaki sınır; namazın terkidir."[7]

Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-: 'Terku's-salât' demiş, 'Terku salâtin" (nekire) dememiştir."[8]

Sadece Cuma namazı kılan ve başka namaz kılmayan kimsenin hükmüne gelince, bu konuda İbn-i Useymîn'e âit herhangi yazılı bir fetvâ bulamadık. Fakat biz, bu soruyu (o hayattayken) kendisine sözlü olarak sorduk ve bize şöyle cevap verdi:

-Görünen o ki, bu kimse kâfirdir."

Çünkü Cuma namazı, haftalık otuz beş vakit farz namaza oranla çok azdır. Bunu yapan kimseye namaz kılıyor denilemez. Aksine bu, namazı terk eden kimsedir.

Allah Teâlâ en iyi bilendir.

[1]  Ta'zim Kadri's-Salat, c: 2, s: 929

[2]  Ta'zim Kadri's-Salat, c: 2, s: 929

[3]  el-Faslu fi'l-Mileli ve'l-Ehvâi ve'n-Nihel, c: 3, s: 128

[4]  el-Muhallâ, c: 2, s: 15

[5]  Bkz: İlmî Araştırmalar ve Dâimî Fetvâ Komisyonu Fetvâları, c: 6, s: 40,50

[6]  Mecmû Fetâvâ İbn-i Teymiyye, c: 22, s: 49 ve c: 7, s: 615. Şerhu'l-Umde, c: 2, s: 94

[7]  Müslim

[8]  eş-Şerhu'l-Mumti', c: 2, s: 26

13 Haziran 2016 Pazartesi

Oruçta diş macunu kullanmak

Oruçta diş macunu kullanmak

Oruçlu iken diş fırçası ve diş macunu ile dişleri temizlemek câiz midir? Bildiğim kadarıyla diş macunu mideye ulaşmadıkça (yutulmadıkça) bunun câiz olduğudur. 
Bu konuda görüşünüzü belirtmenizi istirham ediyorum.

Hamd, yalnızca Allah'adır.

Değerli âlim Abdulaziz b. Baz'a -Allah ona rahmet etsin- (oruçlu iken) diş macunu kullanmanın hükmü hakkında sorulmuş, bunun üzerine o şöyle demiştir:

"Diş macunundan bir şeyi yutmamaya dikkat edilirse, bunda bir sakınca yoktur. Ayrıca oruçlunun misvak kullanması da meşrûdur."

("Fetâvâ Abdulaziz b. Baz"; c: 4, s: 247)

Değerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn de -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:

"Bundan şunlar doğmaktadır:

Oruçlunun diş fırçası ile diş macunu kullanması câiz midir yoksa değil midir?

Cevap: Câizdir. Fakat etkisi ve boğaza inmedeki güçlü etkisinden dolayı diş macunu kullanmaması, bunu gündüz yapmak yerine, gece yapması (kullanması) daha evlâdır."

(Muhammed b. Salih el-Useymîn; "eş-Şerhu'l-Mumti'"; c: 6, s: 407-408)

Muhammed Salih el-Muneccid

11 Haziran 2016 Cumartesi

Seferîliğin Ruhsatları

Fazîletli Şeyh Allâme Muhammed b. Sâlih el-Useymin'e soruldu:

Soru: Seferde kişiye verilen ruhsatlar nelerdir?

Cevap: Seferde kişiye verilen ruhsatlar dört tanedir. Bunlar:

1) Dört rekatlık namazları iki rekat kılmak.

2) Ramazanda oruç tutmamak: Tutamadığı günler kadar başka günlerde kaza eder. 

3) Üç gün ve üç gece mestler üzerine meshetmek. Bu üç gün de ilk meshi yapma ile başlar.

4) Öğlen, akşam ve yatsı namazlarının revâtib sünnetlerini kılmamak. Ancak sabah namazının sünneti ve geri kalan nâfileler meşrûiyyeti ve mustehablığı üzerine kalmaya devam eder.

Seferî bir kimse, gece namazı, sabah namazının sünneti, iki rekat duhâ namazı, abdestten sonra kılınması sünnet olan abdest namazı ve mescide giriş namazı gibi namazları kılabilir. Seferden dönünce de iki rekat namaz kılar. Nitekim kişinin seferden dönünce evine girmeden önce bir mescide girerek orada iki rekat namaz kılması sünnettendir.(1) 

Bu saydıklarımızdan başka nâfilelerin hepsinin seferî bir kimse için meşrûiyyeti devam eder. Ancak benim zikrettiğim öğlen, akşam ve yatsının revâtib sünnetleri seferî bir kimse için meşrû değildir. Çünkü Nebî sallallahu aleyhi ve sellem seferdeyken bu namazların sünnetlerini kılmazdı.

_________________________

1) Bu mesele, Ka'b b. Mâlik radıyallahu anhu'nun hadîsinde, onun tevbesinin kıssasında vârid olmuştur. Hadisin lafzı şöyledir: "Nebî sallallahu aleyhi ve sellem seferden dönünce ilk önce mescide gider ve orada iki rekat namaz kılardı." [Buhâri, 4418 - Müslim, 2769]

Mecmû'u-l Fetâvâ ve Resâili İbn 'Useymin 15. Cilt Sayfa no:400