14 Mayıs 2014 Çarşamba

Kitâb Ve Sünnette İttibâ

Sahâbelerden -radıyallâhu anhum- Kur’ân ve Sünnet’e ittibâ ile alakalı birçok eser rivayet olunmuştur; onlardan bazıları şöyledir:

Ebu Bekir radıyallâhu anh kendisine bir dava geldiğinde Kur’ân-ı Kerîm’e bakar bulamazsa Sünnet ile hüküm verirdi. Eğer Sünnet’te bulmakta güçlük çekerse: “Siz Rasûlullâh’ın Sünnet’in-den bu hususta bir şey biliyor musunuz?” diye sahâbelere sorardı. Sünnet’te de hüküm bulamazsa insânların en hayırlılarını toplar ve istişare ederdi. Onların görüşleri bir noktada toplanınca da karar verirdi. [Dârimî, Sünen: 1/262 (163).] 

O şöyle demiştir: “Ben Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’in yapmakta olduğu hiçbir şeyi terk edecek değilim. O neyi yaptıysa bende onu yaparım. Ben onun emirlerinden birini bile terk edecek olsam doğru yoldan ayrılacağımdan korkarım.” [Buhârî, Sahîh: 4/79 (3093); Müslim, Sahîh:
3/1381 (1759)…]

Ömer radıyallâhu anh Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’in yaptıklarını sebebini araştırmaksızın
aynen yapardı. Bir gün Haceru’l-Esved’e gelip onu öpmüş ve şöyle demiştir: “Ben kesinlikle biliyorum ki sen sadece bir taşsın, ne zararın ne de faydan var. Eğer Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’in seni öptüğünü görmeseydim ben de öpmezdim.” [Buhârî, Sahîh: 2/149 (1597); Müslim, Sahîh: 2/925 (1270) …]

Osman radıyallâhu anh, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem hayatta iken O’na hizmet ve bağlılıkta nasıl hassas idiyse, vefatından sonra da Sünnetine ittibâda o ölçüde titiz ve gayretli olmuştur. Ahkâmla ilgili konularda olduğu gibi günlük işlerinde de Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’i kendisine örnek almıştır. Bir defasında Mescid-i Nebevî’nin ikinci kapısında oturup, kesilmiş
hayvanın bir kürek kemiğini getirip yemiş, sonra kalkıp namaz kılmış ve şöyle demiştir: “Rasûlullâh
sallallâhu aleyhi ve sellem’in oturduğu yerde oturdum, O’nun yediğinden yedim ve O’nun yaptığı gibi yaptım.” [Ahmed, Müsned: 1/495 (441); Heysemî, Mecmau’z-Zevâid: 1/251 (1312).]

Ali radıyallâhu anh da her konuda Sünnete tâbi olur, onu her şeyin önüne geçirirdi. O, şöyle demiştir:
“Eğer dîn, şahsi görüş ile olsaydı ben, ayakların üstündense altını meshetmenin daha uygun olacağını düşünürdüm. Fakat Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’in üstüne meshettiğini bizzat gördüm.” [Ebu Davud, Sünen: 1/42 (162)…]

İbn Abbâs radıyallâhu anh’dan rivâyet edildiğine göre, o şöyle demiştir: “Başınıza gökten taş
inmesinden korkuyorum. Ben size ‘Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem dedi’ diyorum! Siz bana ‘Ebu Bekr ve Ömer dedi ki’ diyorsunuz!” [İbn Hazm, el- İhkâm: 2/17, 4/237; İbn Teymiyye, el-Fetâvâ el- Kubrâ: 5/126.]

İbn Ömer radıyallâhu anh’dan rivâyet edildiğine göre, o şöyle demiştir: “İlim üçtür: (Birincisi) Beyan edici kitâb, (ikincisi) geçmişte uygulanan sünnet, (üçüncüsü) bilmiyorum (sözü).” [Heysemî,
Mecmau’z-Zevâid: 1/172 (801)…]

Abdullah bin Me’sûd radıyallâhu anh’dan rivâyet edildiğine göre, o şöyle demiştir: “Selefe tâbi olur
bid’âtçi olmazsanız, bu size yeter. Bütün bid’âtler dalâlettir.” [İbn Batta, el- İbâne: 1/327 (175)…]

Salim bin Abdullah radıyallâhu anh şöyle demiştir: “İttibâ etmeyi, tâbi olmayı daha fazla hak eden,
Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’in sünnetidir.” [Buhârî, Refu’l- Yedeyn Fi’s-Salât: 72 (102)
…]

Ehli Sünnet’in imâmlarından -rahimehumullâh- Kur’ân ve Sünnete ittibâ ile alakalı birçok eser rivayet olunmuştur; onlardan bazıları şöyledir: Adil halife Ömer bin Abdülazîz rahîmehullâh,
şöyle demiştir: “Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’in sünnetine karşı hiç kimsenin reyi (görüşü) geçerli değildir” [İbn Kayyim, İlâmu’l-Muvakkıîn: 2/2 01 …]

Kadı Şureyh rahîmehullâh, şöyle demiştir: “Sünnet sizin kıyasınızdan öncedir. O halde tâbi ol, bid’âtçi olma.” [Beğavî, Şerhu’s- Süne: 1/216; Alîyyu’l-Kârî, Mirkâtu’l-Mefâtîh: 1/260.] 

Tâbiinin büyüklerinden İmâm Mücâhid rahîmehullâh, şöyle demiştir: “Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’den başka hiç kimse yoktur ki; onun sözü alınır da, red de edilir. Ancak Nebî sallallâhu aleyhi
ve sellem’in sözü bunun dışındadır.” [Buhârî, Refu’l- Yedeyn Fi’s-Salât: 73 (103);
 bn Abdilberr, Câmiu’l- Beyân: 2/925 (1761).]

Tâbiinin büyüklerinden İmâm Şa’bî rahîmehullâh, şöyle demiştir: “Şunların sana Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’den rivayet ettiklerini al, kabul et. Kendi görüşleriyle söylediklerini ise
helâya at!” [Dârimî, Sünen: 1/284 (206); el-Kasımî, Kavâidu’t-Tahdîs: 336.]

İmâm Ebu Hanîfe rahîmehullâh, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’e ittibâ hakkında şöyle
demiştir: “Hadîs sahîh olduğunda, o benim mezhebimdir.” [İbn Hacer, Telhisu’l-Habir: 1/20; el- Fullânî İkâzu’l-Himem: 52; el-Kasımî, Kavâidu’t-Tahdîs: 91; İbn Abidin, Reddu’l- Muhtar: 1/67.]

Yine şöyle demiştir: “Nereden aldığımızı bilmedikçe hiç kimseye bizim sözümüzle amel etmesi helâl
değildir.” [el-Fullânî İkâzu’l- Himem: 53; el-Kasımî, Kavâidu’t-Tahdîs: 281; el- Albânî: Sıfatu Salâti’n-Nebî: 46.]

İmâm Mâlik rahîmehullâh, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’e ittibâ hakkında şöyle demiştir: “Ben bir insânım; doğruya ulaştığım da olur, yanıldığım da olur. Benim görüşlerime bakın; onlardan Kitâb ve Sünnet’e uyanları alın, onlara uymayanları bırakın.” [İbn Abdilberr, Câmiu Beyâni’l-
İlim: 1/775 (1435); el- Albânî: Sıfatu Salâti’n-Nebî: 49.]

Yine şöyle demiştir: “Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’den başka herkesin sözü alınır da, terk
edilir de.” [Subkî, Fetevâ: 1/138; el-Albânî: Sıfatu Salât: 49.]

İmam Şâfiî rahîmehullâh, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’e ittibâ hakkında şöyle demiştir: “Her insâna Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’in istisnasız tüm sünneti ulaşmamıştır. Dile
getirdiğim görüşlerde ve belirlediğim kurallarda, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’in sünnetine aykırı bir durum varsa, bu durumda Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’in hadîsi, benim
görüşümdür.” [İbn Kayyim, İlâmu’l-Muvakkıîn: 2/204; el-Fullânî, İkâzu’l-Himem: 99; el-Albânî: Sıfatu Salâti’n-Nebî: 50.]

Yine şöyle demiştir: “Müslümanlar şu konuda icmâ etmişlerdir: Hiçbir kimseye Rasûlullâh sallallâhu
aleyhi ve sellem’in Sünnet’i açıkça belli olduktan sonra onu başka birinin sözü için terk etmesi helâl
değildir.” [İbn Kayyim, İlâmu’l-Muvakkıîn: 1/6; el- Fullânî, İkâzu’l-Himem: 58; ed-Dürerü’s-Seniye: 4/56; el-Albânî, Sıfatu Salâti’n- Nebî: 50.]

Yine şöyle demiştir: “Hadîs sahîh olduğunda, benim (hadîse muhâlif olan) özümü alın du-vara
vurun.” [İbn Teymiyye, el- Fetâvâ el-Kübrâ: 7/212; Mübârek Fûrî, Tuhfetu’l- Ahvezî: 4/450; Şevkânî
Neylü’l-Evtâr: 5/399; ed- Dürerü’s-Seniye: 4/28.]

İmâm Ahmed rahîmehullâh, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’e ittibâ hakkında şöyle demiştir: “İttibâ, kişinin, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’den ve ashabından gelene tâbi olmasıdır. Tabiinden sonra kişi, dilediğine tâbi olmakta serbesttir.” [İbn Kayyim, İlâmu’l-Muvak-kıîn: 2/139;
el-Fullânî, İkâzu’l-Himem: 113; el-Albânî: Sıfatu Salâti’n-Nebî: 53.]

Yine şöyle demiştir: “Kim Rsûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’in hadîsini kabul etmezse helakin
eşiğindedir.” [el-Lalekâî, Şerhu Usûli İ’tikâd: 3/477; İbn Batta, el-İbânetü’l- Kübrâ: 1/260; el- Hallâl, es- Sünen: 1/214; el-Albânî: Sıfatu Salâti’n-Nebî: 53.]

Âcizane bu konuda bir sözde ben söyleyecek olursam: “Kitâb ve Sünnete muhâlif bir sözümü bulduğunuzda, onu, hemen duvara vurun; Kitâb ve Sünnette ittibâ edin.”


Sonuç:

Yukarıda zikredilen ayet, hadîs, sahâbe kavli ve imâm sözlerinden anlaşıldığı üzere akidede, fıkıhta ve ahlakta yani hayatın her alanında ittibâ edilmesi farz olan Allâh’ın Kitâbı ve Rasûlü’nün sünnetinden başkası değildir. Allâh’ın Kitâbı’nı ve Rasûlü’nün Sünneti’ni her şeyin önüne keçirerek  îmân ve amel edenlere müjdeler olsun. Allâh’u Teâlâ, şöyle buyurmaktadır:
“Kim Allâh’a ve Rasûle itaat ederse, işte onlar, Allâh’ın kendilerine nimet verdiği nebîlerle, sıddıklarla, şehidlerle ve sâlihlerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.” (Nisa: 4/69)

Hamd âlemlerin rabbi olan Allâh’a mahsustur. Salât ve selâm yaratılmışların en hayırlısı Muhammed
sallallâhu aleyhi ve sellem’in, âlinin ve ashabının üzerine olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder