22 Mart 2024 Cuma

Migren, İftar Etmeyi Mübah Kılar mı?

 

Soru
Arkadaşım migrenden dolayı Ramazan orucunu tutmaz, bu caiz midir? Tutmadığı günleri nasıl kaza eder?


Cevap metni
Allah’a hamd olsun.

Hastanın Ramazan ayında oruç tutmaması caizdir. Yüce Allah şöyle dedi: “Kim de hasta veya yolculukta olursa, başka günlerden sayısınca tutar.” (Bakara 185)

Söz konusu hastalık, orucun tutulması zor ve meşakkatli olan hastalıktır. Ancak oruç tutulması zor olmayan hastalıkta Ramazanda iftar edilmesi mazeret kabul edilmez.

Şayet migren hastaya bir meşakkat oluşturuyorsa iftar edip iftar ettiği gün sayısınca Ramazandan sonra kaza eder. Şayet migren sürekli olup kaza etmesi mümkün değilse iftar ettiği her gün karşılığında bir yoksulu yedirir.

En iyisini Allah bilir.

Muhammed Salih El Muneccid

22 Şubat 2024 Perşembe

Câfer b. Muhammed es-Sâdık'tan Güzel Nasihatler!


Heysem der ki: Câfer b. Muhammed es-Sâdık'ın öğrencilerinden biri bana bildirdi: Câfer'in yanına girdim, önünde duran oğlu Mûsa'ya vasiyet ediyordu. Aklımda kaldığı kadarıyla ona şöyle diyordu: “Evladım! Vasiyetimi kabul et ve diyeceklerimi iyice dinle. Dinleyip yaparsan mutlu bir hayat sürer, övülecek bir şekilde ölürsün. Evladım! Kısmetine razı olan kişi, kimselere muhtaç olmaz. Başkasının elinde olanlarda gözü olan kişi, ise fakir olarak ölür. Kısmetine razı olmayan kişi de, Allah'ın takdirine karşı gelmiş olur. Kendi hatasını küçük gören başkalarının hatalarını büyük görür. Başkalarının hatalarını küçük gören ise, kendi hatasını büyük görür. Evladım! Başkalarının ayıplarını ifşa eden kişinin kendi evinin tüm ayıpları açığa çıkar, isyan kılıcını çeken kişi, aynı kılıçla öldürülür. Kardeşine kuyu kazan kişi, kendi kazdığı kuyuya düşer. Sefihlerle beraber olan kişi, (eninde sonunda) hakir düşer. Âlimlerle beraber olan kişi ise, vakar sahibi olur. Kötü yerlerde bulunan kişi de, bu kötülüğü yapmakla suçlanır. Evladım! Başkalarının namusuna dil uzatma ki, senin de namusuna dil uzatılmasın. Seni ilgilendirmeyen konulara girmekten de sakın ki, küçük düşmeyesin.
Evladım! Lehine de olsa, aleyhine de olsa daima hakkı söyle ki, diğer akranların arasında değerin artar. Evladım! Kur'ân'ı devamlı okuyanlardan, İslâm dinini yayanlardan, iyiliği emredenlerden, kötülükten sakındıranlardan ve sana gelmeyi keseni ziyaret edenlerden biri ol. Biri seninle küstüğü zaman küslüğü bitirip ilk konuşan sen ol. Senden bir şey isteyene isteğini ver. Koğuculuk yapmaktan sakın! Zira koğuculuk, kişinin kalbine düşmanlık tohumları eker, insanların kusurlarına karışmaktan sakın! Zira bunu yapman halinde onların hedefi haline gelirsin. Evladım! Cömert olmak istiyorsan cömertliğin köklerine inmelisin. Zira cömertliğin bir kökü vardır. Köklerin gövdeleri, gövdelerin dalları, dalların da memeleri olur. Gövde olmadan da hiçbir zaman meyve olmaz, ve sağlam bir kök olmadan da hiçbir gövde ayakta duramaz. Evladım! Ziyaret edeceksen facirleri değil, hayırlı kişileri ziyaret et. Zira facirler, suyu akmayan kaya, yaprağı yeşillenmeyen ağaç ve otu bitmeyen arazi gibidir.” Musa (Kâzım)'ın oğlu Ali (en-Naki) der ki: “Babam Mûsa, vefat edene dek bu vasiyete uymaktan geri durmadı.”

Hilyetu'l Evliya 2/482

22 Aralık 2023 Cuma

Gayrı Müslimlerin Bayramları!


Gayrı Müslimlerin bayramlarında veya Krismas (Noel) günlerinde indirimli fiyatlardan dolayı elbise vb. şeylerin almanın hükmü!

Soru
Avustralya’da elbise, mobilya ve elektronik malzemelerinde çok büyük indirimler yapılmaktadır. Senenin sadece bu vaktinde olan bu indirimden faydalanmak için alış veriş yapabilir miyim?

Cevap
Allah’a hamd olsun.
Gayri Müslimlerin bayramını kutlamak veya onlara benzemek amacı olmadığı takdirde gayri Müslimlerin Kirismas gibi bayram sezonlarında alışveriş yapmakta sakınca yoktur.

Nitekim daha önce (69558) nolu sorunun cevabında bir Müslümanın gayrim Müslimlerin bayramlarında ancak iki şart ile işyerini açması caiz olduğu belirtilmiştir:

Birincisi: Bayramlarını gerçekleştirmek veya onlara günaha olanak tanıyacak hiçbir şeyin satılmaması.

İkincisi: bu bayramlarda Müslümanlara gayri Müslimlere benzemelerine neden olacak her hangi bir şeyin satılmamasıdır.

Zira insanın ihtiyaç duyduğu bir şeyi satın alması işyerini açması ve satmasından daha ehvendir. Çünkü asıl olan alışverişin mubah olmasıdır. Bu alışverişin Onların bayramında vuku bulmasında sakınca yoktur.

En doğrusunu Allah bilir.

Şeyh Muhammed Salih El Muneccid

20 Aralık 2023 Çarşamba

Bahreyn'e Mektup!

Münzir b. Sava'ya Gönderilen Mektup!

Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Bahreyn hükümdarı Münzir b. Sava'ya da İslam'a davet mektubu yollamış ve mektubu iletmek üzere el Ala b. el-Hadrami'yi göndermiştir. Münzir ise Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e yazdığı (cevabi) mektubunda şöyle demektedir: "Ey Allah'ın Rasulu! Bahreyn ahalisine göndermiş olduğunuz mektubu okudum. Kimileri İslam'ı sevip beğenerek Müslüman olurken, kimileri de ondan hoşlanmadı. Ayrıca benim topraklarımda Mecusi ve Yahudiler de yaşamaktadır. Bana bu konudaki son talimatınızı iletiniz." 

Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona şunları yazdı: "Bismillahirrahmanirrahim. Allah'ın Rasulü Muhammed'den Münzir b. Sava'ya!. 
Selam olsun sana. Ben, senin için, kendisinden başka ilah olmayan Allah'a hamd eder ve Muhammed'in, onun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederim. Ben sana Allah azze ve celle'yi hatırlatıyorum. Zira kim samimi davranırsa, kendi adına samimi davranmış olur. Kim benim el çilerime itaat eder ve onların emirlerine uyarsa, bana itaat etmiş olur. Kim de onlara sadakatle bağlanırsa, bana sadakat göstermiş demektir. Elçilerim, sana övgüde bulundular ve hakkında iyi şeyler söylediler. Ben de seni, kavminle ilgili meselelerde vekil olarak kabul ediyorum. Müslümanlara ait olan şeyleri, İslam'a girdikleri haI üzere bırak. Suçluları da affediyorum, sen de onların affını kabul et ayrıca sen (bu işin) ehli olduğun müddetçe biz seni görevinden azletmeyiz. Yahudilik veya Mecusilikte devam edenlerin ise cizye ödemeleri zorunludur. "

(Bk. Beyhaki, Deldilü 'n Nübüvve, 1, 82, 83; İbn Ebi Hatim, es-Siretü 'n-Nebeviyye, s. 44. el'Mübarek Furi-Siret)


18 Aralık 2023 Pazartesi

Fars Hükümdarı Kisra'ya!

Fars Hükümdarı Kisra'ya Gönderilen Mektup!

Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Fars hükümdarı Kisra'ya şöyle bir mektup yazmıştır: "Bismillahirrahmanirrahim. Allah'ın Rasulü Muhammed'den, Fars'ın büyüğü Kisra'ya! Hidayete tabi olanlara, Allah'a ve Rasulü'ne iman edenlere; ortağı bulunmayan Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in de O'nun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik edenlere selam olsun. Seni İslam davetiyle çağırıyorum. Çünkü ben diri olanları uyarmak ve kafirlerin de cezayı hak edebilmeleri için Allah 'ın, bütün insanlara gönderdiği elçisiyim. Müslüman ol ki selamete eresin. Eğer yüz çevirirsen Mecusilerin günahı senin boynunadır." Allah Rasulü, bu mektubu göndermek üzere Abdullah b. Huzafe es Sehmi'yi elçi olarak seçmişti. Sehmi de onu Bahreyn hükümdarına teslim etti. Bu noktada Bahreyn hükümdarının kendi adamlarından birini mi, yoksa Abdullah es-Sehmi'yi mi Kisra'ya gönderdiğini bilememekteyiz. Ancak her halükarda mektup Kisra'ya okunduğunda Kisra mektubu yırtarak kibir, gurur içinde şöyle demiştir: "Tebaamdan sefil bir köle kalkmış, kendi ismini benim ismimden önce yazmış." Bu haberi alınca Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem "(Mektubumu parçaladığı gibi) Allah da onun hükümranlığını paramparça etsin!" demiş ve dediği gibi de olmuştur.

'Siyer-i Mübarek Furi'

5 Aralık 2023 Salı

Muddessir Süresi 11-26 Ayetleri

Bu durumda Araplara karşı Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in durumuyla ilgili olarak ağız birliği etmeleri gerekiyordu. 

Böylece onun davetinin Arapların gönlünde hiçbir olumlu etki bırakmayacağını düşünüyorlardı. Bu amaçla Velid b. el-Mugire'ye gittiler.

Velid ise onlara şunları söyledi: 

"Onun hakkında ortak bir söylem geliştirmelisiniz, farklı farklı şeyler söylememelisiniz. Aksi halde kendi içinizde çelişkiye düşer, birbirinizi yalanlamış olursu nuz." 

Onlar da "Öyleyse sen bize bir şey söyle de onu kullanalım" dediler. 

O "Hele önce sizin tekliflerinizi bir görelim bakalım! 

Buyrun dinliyorum sizi" dedi. 

'"Kahin' desek nasıl olur?" dediler. 

Velid "Olmaz! Şimdi Allah için konuşmak lazım, o kahin falan değil! Biz çok kahin gördük. Bunun söyledikleri, onların mırıldanmalarına da benzemiyor, kafiyeli konuşmalarına da . . . " dedi. 

"Peki, 'deli' desek!" dediler.

"Deli de olmaz. Deliliğin ne olduğunu iyi biliriz biz. Bunlar bir deli saçması veya delilik nöbeti olmadığı gibi, vesvese falan da değil!" karşılığını verdi. "

O halde 'şair' diyelim" dediler. "Şair de uymaz. Biz şiirin her türlüsünü, her veznini ve her özelliğini biliriz. Onunkiler şiir de değil" dedi. 

"'Büyücü' desek olur mu peki?" dediler. "

O da olmaz. Biz, büyücüleri de yaptıkları büyüleri de gördük. Bununkiler, onların ne okuyup üflemelerine benziyor ne de attıkları düğümlere . . . " dedi. 

"Peki, ne diyeceğiz o zaman?" diye sordular. 

Velid "Şimdi Allah için söylemek gerekirse, onun sözleri, kökleri suya doymuş, sapasağlam ve verimli bir hurma ağacına benziyor; gerçekten çok tatlı ve son derece zarif. Bu nedenle siz bunlardan hangisini söyler seniz söyleyin boşuna uğraşırsınız; hemen yalan olduğu anlaşılır. Ama her şeye rağmen onun hakkında söylenebilecek en tutarlı şey, 'büyücü' olabilir. Öyle ya, insanı babasından, kardeşinden, eşinden ve kabilesin den ayıracak nitelikte büyüleyici sözler söylüyor!" dedi. 

Sonunda "büyücü" yaftasında karar kılıp Velid'in yanından ayrıldılar. 

Bazı rivayetlere göre (de) Velid, kendisine önerilen yaftaların hiçbirini kabul etmediği için ona "Peki, en doğrusunun ne olduğunu sen söyle o zaman" dediler.

O da onlara "Bana biraz zaman tanıyın, bu konuda biraz düşüneyim" dedi. 

Velid, uzun uzun düşündükten sonra biraz önce bahse dilen görüşünü açıkladı. 

İşte Allah Teala, bu Velid hakkında Müddessir süresinin 11 ila 26. ayetleri arasındaki ayetleri indirdi.

İlgili ayetlerde onun nasıl düşündüğünü de şöyle anlatmıştır:

11. Tek olarak yarattığım (adamla) beni baş başa bırak.

    
وَجَعَلْتُ لَهُ مَالًا مَمْدُودًاۙ 12

12. Ben ona çok fazla mal verdim.

    
وَبَن۪ينَ شُهُودًاۙ 13

13. (Sürekli onunla) beraber olan çocuklar,

    
وَمَهَّدْتُ لَهُ تَمْه۪يدًاۙ 14

14. Geniş imkân ve nimetler.

    
ثُمَّ يَطْمَعُ اَنْ اَز۪يدَۙ 15

15. Sonra da o, daha fazlasını (vermemi) umar.

    
كَلَّاۜ اِنَّهُ كَانَ لِاٰيَاتِنَا عَن۪يدًاۜ 16

16. Asla! Çünkü o, ayetlerimize karşı inatçıdır.

    
سَاُرْهِقُهُ صَعُودًاۜ 17

17. Onu oldukça zor bir yokuşa (dayanılması zor, çetin azaplara) süreceğim.

    
اِنَّهُ فَكَّرَ وَقَدَّرَۙ 18

18. Çünkü o düşündü, ölçtü.

    
فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَۙ 19

19. Kahrolası, nasıl da ölçtü biçti!

    
ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَۙ 20

20. Bir daha, bir daha kahrolası, (bu) nasıl ölçüp biçmek!

    
ثُمَّ نَظَرَۙ 21

21. Sonra baktı.

    
ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَۙ 22

22. Sonra surat asıp yüzünü ekşitti.

    
ثُمَّ اَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَۙ 23

23. Sonra arkasını döndü ve büyüklendi.

    
فَقَالَ اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُۙ 24

24. Ve dedi ki: “Bu, (sihirbazlardan) aktarılan bir büyüden başkası değildir.”

    
اِنْ هٰذَٓا اِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِۜ 25

25. “Bu, yalnızca bir beşer sözüdür.”

    
سَاُصْل۪يهِ سَقَرَ 26

26. Ben onu Sakar’a/cehenneme atacağım.

19 Ocak 2019 Cumartesi

Hakkı Söylemek Dostlardan Uzaklaştırır!




أويس القرني أنه قال : إن الأمربالمعروف والنهي عن المنكر لم يدعا للمؤمن صديقا نأمرهم بالمعروف فيشتمون أعراضنا ويجدون في ذلك أعوانا من الفاسقين حتى ـ والله لقد رموني بالعظائم وأيم الله لا أدع أن أقوم فيهم بحقه

Uwais al-Qarni (radiyAllāhu 'anh) dedi ki:

İyiliği emretmek ve kötülüğü engellemek müslümanı dostlarından/arkadaşlarından eder.

Onlara iyiliği emrederiz onlar bizim şeref ve namusumuza dil uzatırlar ve bu konuda kendilerine fasıklardan yardımcılar da bulurlar. Hatta çok ağır suçlamalarda bulunurlar.

Allah'a yemin olsun ki ben (yine de) onların içinde bu işin hakkını vermekten vazgeçmeyeceğim.


سير أعلام النبلاء ٤|٩١

 Siyar Aʿlām al-Nubalāʾ 4|19

26 Kasım 2018 Pazartesi

Tevessülün çeşitleri nelerdir?

Tevessülün çeşitleri nelerdir?


Hamd, yalnızca Allah'adır.

"Tevessül" ve "Vesîle" kelimesi ile dört şeyden birisi kastedilir.

Birincisi:

O olmadan Allah Teâlâ'ya îmânın tam olmadığı tevessül.Bu tevessül, Allah Teâlâ'ya ve Elçisi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e îmân ve itaat etmekle Allah Teâlâ'ya tevessülde bulunmaktır.

Nitekim Allah Teâlâ'nın şu sözünden kastedilen tevessül budur:

 ( يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَابْتَغُوا إِلَيْهِ الْوَسِيلَةَ وَجَاهِدُوا فِي سَبِيلِهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ) [ سورة المائدة الآية: ٣٥ ]

"Ey îmân edenler! Allah'tan korkun ve O'na (itaat ve O'nun hoşnut olduğu amellerle) yaklaşmaya vesile arayın.O'nun yolunda savaşın ki kurtuluşa eresiniz (O'nun cennetini kazanasınız.)" ( Mâide Sûresi: 35 )

Allah Teâlâ'ya, güzel isimleri ve yüce sıfatlarıyla tevessülde bulunmak da bu tür tevessüle girer.

Tevessülde bulunan kimse, itaat olan amelleri işlemek ve onları vesile kılmak sûretiyle Allah Teâlâ'ya yalvarır ve O'ndan ister.

İkincisi:

Hayattaiken Rasûlulllah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den kendisi için duâ etmesini istemek ve mü'minlerin birbirleri için duâ etmesini istemek sûretiyle Allah Teâlâ'ya tevessülde bulunmaktır. Bu tevessül de birinci tevessüle tâbi olup istenen ve teşvik edilen tevessüldür.

Üçüncüsü:

Yaratılanın makamı ve zâtı ile Allah Teâlâ'ya tevessülde bulunmaktır.

Örneğin bir kimsenin şöyle demesi:

"Allahım! Peygamberinin makamı ile sana yöneliyorum!"

Bu tür tevessülü bazı âlimler,zayıf olmakla birlikte câiz görmüşlerdir.Fakat doğru olan bu tür tevessülün haram olduğudur. Çünkü duâda Allah Teâlâ'ya ancak O'nun isimleri ve sıfatları ile tevessül bulunulabilir.

Dördüncüsü:

Tevessül günümüzde kimselerin örfünde, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e yalvarıp yakarmak ve O'ndan yardım istemek (ölülerden ve evliyâdan imdat dilemek) haline gelmiştir ki bu tevessül, büyük şirktir.Çünkü yalvarıp yakarmak ve imdat dilemek, Allah Teâlâ'dan başkasının gücünün yetmediği bir ibâdettir.Dolayısıyla bu ibâdetin, Allah Teâlâ'dan başkasına yapılması, büyük şirktir.

Yine de en iyisini Allah Teâlâ bilir.


Şeyh Muhammed Salih El Muneccid