23 Ekim 2013 Çarşamba

Bütün Bid’atlerin Kötü Olduğunu Ve Onlarda Güzel Hiç Bir Şeyin Bulunmadığını Gösteren Deliller

Bütün Bid’atlerin Kötü Olduğunu Ve Onlarda Güzel Hiç Bir Şeyin
Bulunmadığını Gösteren Deliller[i]*

1. Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Bugün size dininizi ikmâl ettim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve din olarak sizin için İslam’ı seçtim.” (Mâide, 5/3)

İbnu’l-Mâcişûn (202/818), İmâm Mâlik b. Enes’i (179/795) şöyle derken işittiğini söyler: “Kim İslam’da bir bid’at ihdâs edip onu güzel görürse o, Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in risâlete (peygamberlik görevine) ihânet ettiğini iddia etmiş olur. Çünkü Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor. ‘Bugün size dininizi ikmâl ettim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve din olarak sizin için İslam’ı seçtim.’[ii] Öyleyse o gün din (den) olmayan şey bugün de din (den) olamaz.”[iii]

Şevkânî (1250/1839) şöyle demiştir: “Allah, dinini Nebîsi Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem ’in ruhunu kabzetmeden önce tamamladığına göre; Allah, dinini tamamladıktan sonra bid’at ehlinin ihdâs etmiş olduğu bu görüş nedir böyle?! Eğer (ihdâs etmiş oldukları bid’at) onların inancına göre dinden ise o zaman din onların nezdinde, ancak onların görüşleri ile tamamlanmış olur ki, bunda Kur’ân-ı reddetmek vardır. Yok, eğer dinden değil ise o zaman dinden olmayan bir şeyle meşgul olmakta ne gibi bir fayda vardır?! İşte bu kahreden bir hüccet ve büyük bir delildir. Bi’d’at ehlinin bu delile herhangi bir şeyle cevap vermesi kesinlikle mümkün değildir. Öyle ise bu yüce âyeti, bid’atçilerin yüzlerine vuracağın ilk şey (delil) yap. Öyle ki bu ayetle bid’atçilerin burunlarını sürter, delillerini geçersiz kılarsın.”[iv]

2. Câbir b. Abdullah (74/693) radiyallahu anhumâ ’dan: Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellem hutbesinde şöyle derdi: “(...) Muhakkak ki, sözlerin en hayırlısı Allah’ın Kitab’ı, yolların en hayırlısı Muhammed sallâllâhu aleyhi ve sellem’in yoludur. İşlerin en şerlisi ise sonradan uydurulanlarıdır ve her bid’at bir sapıklıktır.”[v]

3. el-‘İrbâd b. Sâriye (70 sonrası/689 sonrası) radiyallâhu anh dedi ki: “Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellem bizlere öyle bir nasihat etti ki, kalblerimiz ürperdi ve gözlerimiz yaşardı. (Dayanamayıp) dedik ki: ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Sanki bu vedâ eden birinin nasihatine benziyor. Bizlere tavsiyede bulun.’ Bunun üzerine O sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular: “Sizlere Allah Azze ve Celle’den korkup sakınmanızı, başınıza idâreci olarak tayin edilen bir köle dahi olsa onu dinleyip ona itaat etmenizi tavsiye ediyorum. Zira sizin içinizden yaşayanlar pek çok ihtilaflar göreceklerdir. İşte bu durumda size gereken, benim sünnetim ve benden sonra gelecek olan hidâyet rehberi râşid halîfelerin sünnetidir. Onlara azı dişlerinizle iyice sarılın. Sonradan uydurulan işlerden de sakının; çünkü her bid’at bir sapıklıktır.”[vi]

İbn Receb (795/1392) şöyle demiştir: “Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellem’in ‘her bid’at bir sapıklıktır’ sözü özlü-kapsamlı sözlerdendir. Öyle ki hiç bir bid’at onun kapsamı dışında kalmaz. O, İslam’ın temel esaslarından büyük bir esastır.”[vii]

İbn Hacer (852/1448) şöyle demiştir: “ ‘Her bid’at bir sapıklıktır’ sözü mantûku (lafzı) ve mefhûmu (ifâde ettiği anlamı) ile küllî-şer‘î bir kâidedir. Mantûku ile sanki şöyle denir: Şunun hükmü bid’attir ve her bid’at bir sapıklıktır. Buna göre o şey dinden olmaz. Çünkü dinin tamamı hidâyettir. O halde söz konusu hükmün bid’at olduğu sâbit olursa iki öncül de doğru olur ve istenileni verir.”[viii]

Muhammed b. Sâlih el-‘Useymîn (1421/2001) ise şöyle demiştir: “ ‘Her bid’at’ sözü küllî, genel ve kapsamlı bir sözdür. Bu sözde şumûl (kapsam) ve umûm (genellik) bakımından en kuvvetli edat olan () edatı kullanılmıştır.”[ix]

Bir başka yerde ise şöyle demiştir: “Güzel bid’at olduğu iddia edilen her şeye cevap, işte bununla bu minvâl üzere verilir. Elimizde, Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellem’in keskin kılıcı ‘her bid’at bir sapıklıktır’ sözü bulunduğu sürece bid’at ehlinin bid’atlerinden herhangi birini güzel göstermelerine asla imkân yoktur. Bu keskin kılıç çelişki ocağında değil, nübüvvet ve risâlet ocağında yapılmıştır. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem onu bu şekilde açık ve net bir dille ifade etmiştir. Öyle ise elinde bu keskin kılıç bulunan kimsenin karşısına, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ‘her bid’at bir sapıklıktır’ demişken artık hiç kimsenin güzel dediği bir bid’at ile çıkması mümkün değildir.’’[x]-­[xi]

4. ‘Âişe radiyallâhu anhâ (58/677) şöyle demiştir: Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular: “Kim bizim bu işimizde (dinimizde) ondan olmayan bir şey ihdâs ederse o derhal reddedilir.”[xii]

Şevkânî (1250/1839) şöyle demiştir: “Bu hadis, dinin aslî kâidelerindendir. Çünkü bu hadisin kapsamına sayılamayacak kadar çok hüküm girer. Fıkıh âlimlerinin bid’atleri kısımlara ayırıp ne akla ne de nakle dayalı bir tahsis edici olmaksızın bid’atlerin bir kısmını kabul edip, bir kısmını reddetmelerine ilişkin [görüşlerini][xiii] geçersiz kılmada (bu hadis) ne kadar açık ve kesindir.”[xiv]

5. Abdullah b. ‘Ukeym’den: Ömer (23/643) radiyallâhu anh şöyle derdi: “Muhakkak ki, sözlerin en doğrusu Allah’ın sözü, yolların en güzeli Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in yoludur. İşlerin en kötüsü ise sonradan uydurulanlarıdır. Elbette sonradan uydurulup dine sokulan her şey bir bid’at ve her bid’at bir sapıklıktır; her sapıklık da ateştedir.”[xv]

6. Abdullah b. Mes‘ûd (32 veya 33/652 veya 653) radiyallâhu anh şöyle demiştir: “Tâbi olun, bid’at çıkarmayın! Muhakkak size yetecek olan (fazlasıyla) verildi; zira her bid’at bir sapıklıktır.”[xvi]

7. Abdullah b. Ömer (74/693) radiyallâhu anhumâ şöyle demiştir: “Her ne kadar insanlar (bazılarını) güzel görse de, her bid’at bir sapıklıktır.”[xvii]


Abdülkayyum es-Süheybânî’nin
“Bid’at-i Hasene Yanılgısı” Adıyla Basılan Eserinden

[i] Bu deliller hakkında daha geniş bilgi için bk. Sa‘îd b. Nâsır el-Gâmidî “Hakîkatü’l-Bid‘ati ve Ahkâmuhâ” (1/43-48,67-76).
[ii] Mâide, 5/3
[iii] Şâtıbî “el-İ’tisâm” (1/64-65, terc. 1/60). Benzeri lafız için bk. (1/494, terc. 2/24);(2/535, terc. 2/71); (2/546-547, terc. 2/82). Ay. bk. Alî Hasen “‘İlmu Usûli’l-Bida’” (s.20); Selîm el-Hilâlî “el-Bid‘atü ve Eseruhe’s-Seyyiu fi’l-Ümme” (s.29); Sa‘îd b. Nâsır el-Gâmidî “Hakîkatü’l-Bid‘ati ve Ahkâmuhâ” (1/288).
[iv] el-Kavlu’l- Müfîd fî Edilleti’l-İctihâdi ve’t-Taklîd (s. 38).
[v] (SAHİH HADİS): Hadisi bu lafızla Müslim (No: 867, Şerhu’n-Nevevî, 6/153) Câbir b. Abdullah radiyallahu anhumâ’dan rivâyet etmiştir. Hadisi ayrıca Ahmed (3/319, 371); Nesâî (3/188-189, No: 1579) ve Beyhakî “es-Sünenü’l-Kübrâ” (3/214) buna benzer bir lafızla aynı sahâbîden rivâyet etmişlerdir. Hadisin daha ayrıntılı tahrici için bk. el-Elbânî “Hutbetü’l-Hâce” (s. 27-30); “Sahîhu’t-Terğîb” (No: 50). Ay. bk. Necmi Sarı “İsim ve Sıfat Tevhidinde Ehl-i Sünnet’in Muhaliflere Cevabı” (s. 5-6, 1 ve 2 nolu dipnotun ikinci bölümü).
[vi] (SAHİH HADİS): Ahmed (4/126-127); Ebû Dâvûd (No: 4607); Tirmizî (No: 2676); İbn Mâce (No: 42-44); Dârimî (No: 95); İbn Ebî ‘Âsım “es-Sünne” (Zılâlu’l-Cenne, No: 31,54); Bezzâr “el-Müsned” (el-Bahru’z-Zehhâr, 10/137, No: 4201); el-Mervezî “es-Sünne” (No: 69-72); Tahâvî “Şerhu Müşkili’l-Âsâr” (No: 1185-1187); İbn Hibbân “el-Müsnedü’s-Sahîh” (el-İhsân, No: 5); Taberânî “el-Mu’cemu’l-Kebîr” (18/ No: 617-619,622-624,642), “el-Mu’cemu’l-Evsat”(No: 66), “Müsnedü’ş-Şâmiyyîn” (No: 2017); Âcurrî “eş-Şerî‘a” (s.46); Hâkim “el-Müstedrek” (1/95-97); el-Lâlekâî (No: 79-81); Ebû Nu‘aym (5/220-221); Beyhakî “es-Sünenü’l-Kübrâ” (10/114), “Menâkıbu’ş-Şâfi‘î” (1/10-11); İbn Abdilberr “Câmi‘u Beyâni’l-‘İlm ve Fadlih” (No: 2303-2305); Beğavî (No: 102) ve diğerleri ‘İrbâd b. Sâriye radiyallâhu anh’den. Hadis hakkında; Tirmizî: “Bu, hasen-sahîh bir hadistir.” el-Câmi’ (5/44), Bezzâr: “Bu, sâbit-sahîh bir hadistir.” Bk. Câmi‘u Beyâni’l-‘İlm ve Fadlih (2/1165), İbn Abdilberr: “İrbâd radiyallâhu anh’ın bu hadisi, Bezzâr’ın -ki Allah kendisine rahmet etsin- dediği gibi sâbit bir hadistir.” Câmi‘u Beyâni’l-‘İlm ve Fadlih (2/1165), Hâkim: “Sahih bir hadis olup herhangi bir illeti yoktur.” İmâm Zehebî de kendisine muvafakat etmiştir. el-Müstedrek (1/95), Ebû Nu‘aym: “Bu, Şamlıların sahîh hadislerinden ceyyid bir hadistir.” Hilyetü’l-Evliyâ’ (5/221), Beğavî: “Bu, hasen bir hadistir.” Şerhu’s-Sünne (1/205) demişlerdir. Ayrıca hadisi İbn Hibbân Sahîh’inde (bk. el-İhsân, 1/178-180) zikrederek tashih etmiş, İbn Receb de Câmi‘u’l-‘Ulûm ve’l-Hikem adlı eserinde (bk. 2/109-111) hadisin sahih olduğunu belirtmiştir. el-Elbânî de muhtelif eserlerinde hadisi tashih etmiştir. Bk. Silsiletü’l-Ehâdîsi’s-Sahîha No: 937); İrvâu’l-Galîl (No: 2455); Sahîhu’l-Câmi‘i’s-Sağîr (No: 2549); Şerhu’l-‘Akîdeti’t-Tahâviyye Tahkiki (s. 383, 501 nolu dipnot ve s. 485, 715 nolu dipnot); Mişkâtü’l-Mesâbîh Tahkiki (No: 165); Zılâlu’l-Cenne (No: 31, 54); Sahîhu Süneni Ebî Dâvûd (No: 4607); Sahîhu Süneni’t-Tirmizî (No: 2676); Sahîhu Süneni İbn Mâce (No: 40,41); Sahîhu Mevâridi’z-Zam’ân (No: 88); Sahîhu’t-Terğîb (No: 37); Salâtü’t-Terâvîh (s.86-87).
[vii] Câmi‘u’l-‘Ulûm ve’l-Hikem (2/128, 28 nolu hadisin şerhi).
[viii] Fethu’l-Bârî bi Şerhi Sahîhi’l-Buhârî (13/267-268).
[ix] el-İbdâ’ fî Kemâli’ş-Şer‘i ve Hatari’l-İbtidâ’ (s. 13).
[x] el-İbdâ’ fî Kemâli’ş-Şer‘i ve Hatari’l-İbtidâ’ (s. 14).
[xi] “Her bid’at” sözünün ifâde ettiği anlam hakkında daha geniş bilgi için bk. Alî Hasen “‘İlmu Usûli’l-Bida’” (s.92-93); Sa‘îd b. Nâsır el-Gâmidî “Hakîkatü’l-Bid‘ati ve Ahkâmuhâ” (1/282-290).
[xii] (SAHİH HADİS): Ahmed (6/240, 270); Buhârî (No: 2697); Müslim (No: 1718/17); Ebû Dâvûd (No: 4606); İbn Mâce (No: 14); Ebû Ya’lâ “el-Müsned” (No: 4594); Ebû ‘Avâne “el-Müsned” (No: 6408); İbn Hibbân “el-Müsnedü’s-Sahîh” (el-İhsân,No: 26,27); Dârekutnî “es-Sünen” (No: 4488); el-Lâlekâî (No: 190, 191); el-Kudâ‘î “Müsnedü’ş-Şihâb” (No: 359); Beyhakî “es-Sünenü’l-Kübrâ” (10/119), Ma’rifetü’s-Sünen ve’l-Âsâr (7/362-363, No: 5868); Beğavî (No: 103) ve diğerleri ‘Âişe radiyallâhu anhâ’dan. Hadisi ayrıca Ahmed (6/73); Buhârî [Fethu’l-Bârî, (4/416), (13/329) muallak olarak], “Halku Ef‘âli’l-‘İbâd” (No: 214); Müslim (No: 1718/18); Tayâlisî “el-Müsned” (No: 1422); İbn Ebî ‘Âsım “es-Sünne” (Zılâlu’l-Cenne, No: 52, 53); Ebû ‘Avâne “el-Müsned” (No: 4489-4491); Dârekutnî “es-Sünen” (No: 6407, 6409, 6410); el-Kudâ‘î “Müsnedü’ş-Şihâb” (No: 360,361) buna benzer bir lafızla yine ‘Âişe radiyallâhu anhâ’dan rivâyet etmişlerdir. Hadis sahihtir. Bk. İbn Hibbân “el-Müsnedü’s-Sahîh” (el-İhsân,1/207-209); İbn Receb “Câmi‘u’l-‘Ulûm” (1/176); İbn Hacer “Fethu’l-Bârî” (4/417); “Tağlîku’t-Ta’lîk ‘alâ Sahîhi’l-Buhârî” (3/396-398), (5/326-327). Ay.bk.el-Elbânî, Silsiletü’l-Ehâdîsi’s-Sahîha(1/1/153); İrvâu’l-Galîl (No: 88,276); Sahîhu’l-Câmi‘i’s-Sağîr (No: 5970, 6369, 6398); Şerhu’l-‘Akîdeti’t-Tahâviyye Tahkiki (s. 507, 779 nolu dipnot); Mişkâtü’l-Mesâbîh Tahkiki (No: 140); Zılâlu’l-Cenne (No: 52,53); Muhtasaru Sahîhi’l-Buhârî (No:1211); Muhtasaru Sahîhi Müslim Tahkiki (No: 1237); Sahîhu Süneni Ebî Dâvûd No: 4606); Sahîhu Süneni İbn Mâce (No: 14); Sahîhu’t-Terğîb (No: 49); Tamâmu’l-Minne (s. 127); Gâyetü’l-Merâm (No: 5).
[xiii] İlgili yerde köşeli parantez içindeki kelime “eylemlerini” şeklindedir.
[xiv] Neylu’l-Evtâr Şerhu’l-Münteka’l-Ahbâr (2/79).
[xv] İbn Vaddâh “el-Bida‘u ve’n-Nehyu ‘Anhâ” (thk. ‘Amr No: 59, thk. Bedr No: 56); el-Lâlekâî (No: 100). Bk. Fethu’l-Bârî (13/314).
[xvi] Dârimî (No: 205); Vekî’ b. el-Cerrâh “ez-Zühd” (No: 315); Ebû Heyseme “Kitâbu’l-‘İlm” (No: 54); Ahmed “ez-Zühd” (s. 134, No: 896, terc. 1/237, No: 894); İbn Vaddâh “el-Bida‘u ve’n-Nehyu ‘Anhâ” (thk. ‘Amr No: 18, thk. Bedr No: 14); el-Mervezî “es-Sünne” (s. 23, No: 78); Taberânî “el-Mu’cemu’l-Kebîr” (9/No: 8770); İbn Batta “el-İbâne” (No: 175, ay. bk. No: 174); el-Lâlekâî (No: 104); Beyhakî “el-Medhal ile’s-Süneni’l-Kübrâ” (No: 204); Beğavî (1/214 sened zikretmeden). Bk. İbnu’l-Kayyim “İ’lâmu’l-Muvakkı‘în ‘an Rabbi’l-‘Âlemîn” (4/191); Heysemî “Mecma‘u’z-Zevâid” (1/181). Ay. bk. el-Elbânî, Kitâbu’l-‘İlm Tahkiki (No: 54); Silsiletü’l-Ehâdîsi’d-Da‘îfe (2/19).
[xvii] el-Mervezî “es-Sünne” (s. 24, No: 70); İbn Batta “el-İbâne” (No: 205); el-Lâlekâî (No: 126); Beyhakî “el-Medhal ile’s-Süneni’l-Kübrâ” (No: 191). Bk. Suyûtî “el-Emru bi’l-İttibâ’ ve’n-Nehyu ‘ani’l-İbtidâ’”(s. 64); Alî Hasen “‘İlmu Usûli’l-Bida’” (s. 92); Selîm el-Hilâlî “el-Bid‘atü ve Eseruhe’s-Seyyiu fi’l-Ümme” (s. 42).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder