13 Ocak 2017 Cuma

Nasihatle Gıybet Arasındaki Fark!

Nasihat, Müslüman bir kimseyi bid'attan, fitnelerden, karışıklıklardan korumayı amaçlar. Konuşmaların­da, muamele ve ilişkilerinde sana danışırsa ona bildiğin şeyleri söylemen nasihattir.
Kendisine dünürcü gelen Muaviye ve Ebû Cehm hakkında Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile müşavere yapan Fatıma bt. Kays'a Rasûllullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Muaviye'ye gelince, o seni doyuramaz. Ebû Cehm'in de omuzundan deynek düşmez" demiştir.
Bir sahabe Rasûlullah'la sefere çıkan ashab'tan birine; "Kavminin yurtlanandan uzaklaşınca, onu koru" demiştir.

Gıybet, Allah, Rasûlü ve müslüman kulları için nasihat edasıyla yapılır­sa, her çeşit güzellikleriyle Allah'a yaklaştıran şey olur.

Yok, eğer, kardeşini kötülemek kişiliğini bozmak, etiyle eğlenmek ve insanların gözünden düşür­mek için onu ayıplamak şeklinde olursa bu, müşkil bir dert olur. Ateşin odu­nu yediği gibi, güzel amelleri yiyen ateş olur.


Nasihat ile serzenişte bulunmak arasındaki fark:

Nasihat, öğüt verdiğin kimseye, merhamet ederek, acıyarak ve ona farklı davranarak ih­sanda bulunmandır. Yani nasihat, merhamet ve naziklikten doğan mahza ihsandır. Nasihat eden kişinin amacı, Allah'ın rızasını, rahmetini çekmek; Allah'ın kullarına ihsanda bulunmaktır. Bu amaçta olan kişi, son derece lütufkâr olur. Öğüt verdiği kimsenin ezasına, kınamasına tahammül eder. Ona olan muamelesi, maharetli, şefkatli doktorun hastasına olan muamele­si gibidir. Doktor, hastasının kötü ahlakına, geçimsizliğine ve nefretine ta­hammül eder; ilacı ona içirmek için bütün yolları dener. Nasihat veren kişi­nin durumu da böyledir.

Serzenişte bulunan kimse ise, içindeki kinini kusan, ihanet eden ve onu nasihat suretiyle kınayıp, ona serzenişte bulunana: "Ey şunu şunu yapmış adam. Ey ihaneti, kötülüğü hak etmiş adam" diyerek şefkatli ve öğüt veren konumunda bulunan kimsedir.

Serzenişte bulunan kimsenin özelliği şudur: Kendisini seven, kendisinin yaptığı gibi yapan yahut kendisi gibi kötülük iş­leyen bir adam gördüğünde ona karşı çıkmaz, hiçbir şey demez. Birçok maze­retlerle arkaya çıkar. Üzerine biraz varılınca da: "O, nasıl oluyor da günah­sız oluyor? İnsan hata işleyebilir. Ama güzel amelleri, kötü amellerinden da­ha çoktur. Ayrıca Allah, çok bağışlayandır, acıyandır da.,." der.

Bu ne tuhaf şey ki, öfkelendiği kimseye karşı değil de, sevdiği kimseye karşı böyle diyebi­liyor?! Öğüt vermek suretiyle serzenişte bulunmanın hazzıyla afv ve mağfi­ret ummanın hazzı nasıl bir oluyor ve de çeşit çeşit mazeretler ileri sürmek nasıl mümkün olabiliyor?

Nasihat verenle serzenişte bulunan kimse arasındaki farktan biri de şu­dur: Nasihat veren, nasihatini kabul etmediğinde sana düşman olmaz. "İs­ter kabul et ister kabul etme, Allah katında ben mükâfatımı aldım" der, o kimsenin arkasından dua eder ve de insanlar arasında nasihatte bulunduğu kişinin hiç kusurlarından bahsetmez. Serzenişte bulunan kimse ise bunun tam tersidir.

Müellif: Ebu Muaz


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder